ÇAV

İlhanlılar’dan Geyhatu Han döneminde kullanılan Çin menşeli kâğıt para.

Dîvânü lugāti’t-Türk’te ve Uygurca’da “ses; ün, şan” anlamlarına gelen çav, Çağatay Türkçesi’nde bu anlamları yanında “kâğıt para” mânasında da kullanılmıştır.

Geyhatu Han’ın (1291-1295) müsrifliği sebebiyle boşalan devlet hazinesine para sağlamak amacıyla İzzeddin Muhammed b. Muzaffer b. Amîd adında bir kişi Çin’de gördüğü bir uygulamayı Sadr-ı Cihân-ı Zencânî adlı vezire anlattı ve para bunalımını gidermek için Çin’de olduğu gibi altın ve gümüş para yerine piyasaya, üzerinde hükümdarın adı yazılı kâğıt para (çav) sürmelerini teklif etti. Bu teklif vezir ve Geyhatu Han tarafından kabul edildi. Sadr-ı Cihân-ı Zencânî bu konuda Çin sefiri Puladçingsang’la görüşüp çav tedarik etti. Zilkade 693 (Ekim 1293) tarihli bir fermanla bu tarihten itibaren herkesin altın ve gümüş para yerine kâğıt paraları kullanması ve kâğıt paralar üzerinde herhangi bir tahrifat yapıldığı takdirde bunu yapanın karısı ve çocukları ile birlikte cezalandırılacağı ve mallarının müsadere edileceği ülkenin bütün şehirlerine duyuruldu. Ayrıca Tebriz ve Şîraz gibi şehirlerde çav basımı için “çavhâne” adı verilen imalâthaneler yapılması emredildi.

Çav, eşkenar dörtgen biçiminde bir kâğıttı. Bu kâğıdın üst tarafında Uygur harfleriyle kelime-i şehâdet, alt tarafında hattatın veya ressamın adı, ortada bir daire içinde kâğıt paranın dinar olarak değerini gösteren yarımdan ona kadar rakam ile, “Cihan padişahı 693’te bu mübarek çavı ülkesinde işleme koydu, onu değiştiren ve bozan, karısı ve çocuğu ile birlikte cezalandırılacak ve malları müsadere edilecek” anlamında Farsça bir ibare bulunuyordu.

Ancak kendisine verilen bu öneme rağmen çav tutunamadı. İlk defa kullanıldığı Tebriz’de tepkiyle karşılandı ve esnaf üç gün süreyle dükkânlarını kapadı. Aynı tepki Şîraz ve diğer İran şehirlerinde de kendini gösterdi. Bu yüzden ticaret ve sanayi durdu, herkes yiyeceğini kırlarda aramak zorunda kalınca şehirler boşaldı. Ülkenin daha çok zarar görmemesi için yine bir fermanla çav tedavülden kaldırıldı.

BİBLİYOGRAFYA:

Dîvânü lugāti’t-Türk Tercümesi, III, 138; Şeyh Süleyman Efendi, Lugat-ı Çağatay ve Türkî-i Osmânî, İstanbul 1298, “çav” md.; Muhammed Hüseyn-i Tebrîzî, Burhân-ı KātıǾ (nşr. Muhammed Mu’în), Tahran 1342 hş., II, 616, not 4; Ferheng-i Fârsî, Tahran 1360 hş., I, 1269; B. Laufer, Sino-İranica, Chinese Contribution to History of Civilization in Ancient Iran, Chicago 1919, s. 560; Abbâs İkbal, Târîh-i Mogul (nşr. Îrec Efşâr), Tahran, ts., s. 249 vd.; A. von Gabain, Alttürkische grammatik, Leipzig 1941, s. 307; a.mlf., Eski Türkçe’nin Grameri (trc. Mehmet Akalın), Ankara 1988, s. 271; Spuler, İran Moğolları, s. 101, 328; DMF, I, 792.

Tahsin Yazıcı