CÂN

الجان

Genellikle cinlerin atası veya cin türü anlamında kullanılan bir terim.

“Bir şeyi örtmek, gizlemek” mânasındaki cenn kökünden türemiş bir isim olup “kendisini örten, duyulardan gizlenen varlık” demektir. Bazı şarkiyatçılar cân kelimesinin Arapça asıllı olmadığını ileri sürmüşlerse de iddialarını kanıtlayıcı deliller ortaya koyamamışlardır.

Kur’ân-ı Kerîm’de yedi yerde geçen cân kelimesinin üç ayrı anlamda kullanıldığı anlaşılmaktadır. Hz. Âdem’in kuru balçıktan, cânnın ise ısı derecesi yüksek, dumansız ve saf ateş alevinden yaratıldığı anlatılırken (el-Hicr 15/27; er-Rahmân 55/15) cinlerin atası mânasında, cennet hûrilerinin tavsifi sırasında, “daha önce hiçbir insan ve cin (cân) eli değmemiş” denilmek suretiyle de (er-Rahmân 55/56, 74) cin türü anlamında kullanılmıştır. Hz. Mûsâ’ya verilen asâ mûcizesinde, değneğin bir yılan gibi hareket ettiğini belirten âyetlerde (en-Neml 27/10; el-Kasas 28/31) cân kelimesi “yılan” mânasına gelmektedir. Hz. Âişe’den rivayet edilen bir hadiste Resûlullah cânnın saf ateş alevinden yaratıldığını beyan etmiştir (Müslim, “Zühd”, 60). İbn Abbas’ın ise cânnı cin türünden dönüştürülmüş (bk. MESH) yılan anlamında kullandığı rivayet edilmektedir (Müsned, I, 348).

Müfessirler cân kelimesinin tefsirinde farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bu görüşleri şu beş noktada toplamak mümkündür: 1. Cinlerin atası. Bu görüşte olanlara göre cân ve onun soyundan gelen cinlerle İblîs ve onun neslinden olan şeytanlar birbirinden tamamen ayrı cin taifeleridir. Çünkü cinler ölür, mümin ve kâfir gruplarına ayrılır. Şeytanlar ise İblîs’le birlikte ölecektir ve hepsi de kâfirdir. Âlimlerin çoğunluğu bu kanaattedir. 2. İblîs. Hasan-ı Basrî, Katâde b. Diâme ve Mukatil b. Süleyman gibi âlimler bu görüşü benimsemişlerdir. Bazı müellifler, cânna İblîs mânası verilmesinin Eski Ahid’de yer alan bir kıssa ile bağlantılı olduğunu savunurlar (bk. TA, XI, 10). Zira Eski Ahid’de, cennette bulunduğu sırada Hz. Havvâ’yı yahudilerce kötülük ruhunu temsil eden yılanın aldattığı ifade edilmektedir (Tekvîn, 3). Bu yılanın ise İblîs olduğu bilinmektedir. Aynı yorumu, cânnın ateşten yaratıldığını, İblîs’in de kendisinin ateşten yaratılmış olmasını gerekçe göstererek Âdem’den üstün olduğunu ve bu sebeple ona secde etmediğini haber veren (el-A‘râf 7/11-12) Kur’ân-ı Kerîm’e dayandırmak da mümkündür. 3. Cin iken yılana dönüştürülmüş bir taife. 4. Cinnin eş anlamlısı, şeytanların dışındaki cin türü. 5. Kur’an’da Hz. Âdem’in yaratılmasından önce yeryüzünde fesat çıkarıp kan döktükleri meleklerin diliyle ifade edilen (el-Bakara 2/30) yaratıklar. Bu yorumların hepsi cânnın, kelimenin sözlük anlamına ve Kur’an’daki kullanılışına da uygun düşen “duyularla algılanamayan varlık” olduğu noktasında birleşmektedir. Bu muhtevanın yaygın ifadesi ise cin şeklinde olmaktadır (bk. CİN).


BİBLİYOGRAFYA:

Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “cnn” md.; Lisânü’l-ǾArab, “cnn” md.; Tâcü’l-Ǿarûs, “cnn” md.; Mustafavî, et-Tahkık, “cenne” md.; Müsned, I, 348; VI, 168; Müslim, “Zühd”, 60; Zemahşerî, el-Keşşâf (Kahire), II, 390; İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-mesîr, IV, 399; Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XIX, 180; XXIX, 98; Kurtubî, el-CâmiǾ, X, 25; Aynî, ǾUmdetü’l-karî, Kahire 1392/1972, V, 94; Süyûtî, Lekatü’l-mercân (nşr. M. Abdülkadir Atâ), Beyrut 1406/1986, s. 23-24; Keşfü’z-zunûn, I, 141; II, 1488; Elmalılı, Hak Dini, IV, 3059; VII, 4669; Îzâhu’l-meknûn, I, 39; II, 111; D. B. Macdonald, “Cin”, İA, III, 192; TA, XI, 10.

Ahmet Saim Kılavuz