CÂMİU’l-USÛL

جامع الأصول

Ahmed Ziyâeddin Gümüşhânevî’nin (ö. 1893) tarikatların usul ve âdâbı ile tasavvuf terimlerini ihtiva eden eseri.

Nakşibendiyye-Hâlidiyye tarikatının İstanbul’da XIX. yüzyılın sonlarındaki en önemli siması olan Şeyh Ahmed Ziyâeddin tasavvufun usul ve âdâbının kaybolmaya yüz tuttuğunu, bunu önlemek amacıyla tarikatların özellikleri, velîlerin nitelikleri ve tasavvuf terimlerini ihtiva eden bu eseri kaleme aldığını söyler. Arapça olan eserin unvan sayfasında tam adı CâmiǾu’l-usûl fi’l-evliyâǿ ve envâǾihim ve evsâfihim ve usûli külli tarîkın ve mühimmâti’l-mürîdi ve şürûti’ş-şeyhi ve kelimâti’s-sûfiyye ve ıstılâhihim ve envâǾi’t-tasavvuf ve elfi makamat şeklinde kaydedilmiştir. Müellif eserin baş tarafında Nakşibendiyye, Kadiriyye, Şâzeliyye, Rifâiyye, Desûkıyye, Bedeviyye, Ekberiyye, Mevleviyye, Sühreverdiyye, Halvetiyye, Celvetiyye, Bektaşîlik, Gazzâliyye ve Rûmiyye tarikatlarını temel eserleriyle birlikte kaydettikten sonra ayrıca yirmi dört tarikatın daha adını zikreder; ardından da


tasavvufun temel eserleriyle tabakat kitaplarının adını sayar.

CâmiǾu’l-usûl’de mukaddime, bab ve hâtime gibi klasik şekle uyulmamış, konular birbiri ardınca sıralanmıştır. Önce kutub, nücebâ, abdal, evtâd gibi ricâlü’l-gayb tabakaları ve velîlerin makamları hakkında bilgi verilmiş (s. 7-13), daha sonra Bahâeddin Nakşibend, Abdülkadir-i Geylânî, Ebü’l-Hasan eş-Şâzelî, İbrâhim ed-Desûkı vb. tarikat kurucusu velîlerin sahip oldukları belli başlı özellikler üzerinde durulmuş ve genel olarak evliyanın tasarruflarından bahsedilmiştir. Kâşânî’nin Istılâhâtü’s-sûfiyye’sinde İbnü’l-Arabî’den iktibas ettiği esmâ-i hüsnânın velîlerdeki tecellîlerine dair olan kısım aynen nakledilmiştir (s. 13-48). Tarikatların esasları hakkında bilgi verilirken sadece Nakşibendiyye, Kadiriyye, Şâzeliyye tarikatları üzerinde durulmuş, diğer tarikatlar hakkında genel ve ortak bir açıklama yapılmıştır (s. 48-50).

Şeyhlik ve müridlik âdâbı tasavvufun genel prensipleri çerçevesinde anlatılmış, zikir, zikrin mertebeleri konusunda ise Hâlidî Nakşibendîliği’nin görüş ve uygulamaları esas alınmıştır (s. 51-84). Nakşîliğin temel ilkelerinden râbıta* meselesi zikir bahsinde vukuf-ı kalbî ilkesiyle birlikte anlatılırken râbıta kelimesinin kullanılmamış olması (s. 68) dikkat çekicidir. Sohbet âdâbı, rabbânî, tabii ve şeytanî haller arasındaki farklar, nefis, ukubat, şefaat, kabz-bast, istihâre, ubbâd, zühhâd, halvet, sabır gibi tasavvufî terim, makam ve hallerle ilgili bilgiler klasik tasavvuf eserlerinden derlenmiştir (s. 85-211). Müellif Nakşibendî olmasına rağmen konularla ilgili açıklayıcı mahiyetteki sözleri Nakşî meşâyihinden değil genellikle Ebü’l-Hasan eş-Şâzelî’den nakletmiştir. Tasavvufun aksâm, merâtib ve ahvalinin anlatılmaya başlandığı sayfalardan (s. 212) eserin sonuna kadar da (s. 263) Nakşibendîliğin görüşleri anlatılmıştır. Bu bölümde letâif-i aşere, fenâ-beka, vahdet-i vücûd ve şühûd, velâyet-i kübrâ ve suğrâ meseleleri ele alınmış, son iki kavrama bağlı olarak Nakşibendîlik’teki “dâireler” açıklanmıştır.

Müellifin eseri tamamladıktan sonra yaptığı ilâveler (mütemmimât) sayfa kenarlarında yer almaktadır. Eserin son sayfasına kadar devam eden ve CâmiǾu’l-usûl’ün metninden daha hacimli olan ilâveler kısmının baş tarafında, Kâşânî’nin ebced sırasıyla olan ve 510 tasavvuf terimini ihtiva eden Istılâhâtü’s-sûfiyye’si alfabetik şekle dönüştürülerek kaynak belirtilmeden iktibas edilmiştir (s. 1-38). Bahâeddin Nakşibend ve Abdülkadir-i Geylânî hakkında kısa bilgi verildikten sonra CâmiǾu’l-usûl metnindeki konulara paralel olarak ricâlü’l-gayb ile ilgili ayrıntılı açıklamalar yapılmış, Nakşibendiyye, Ekberiyye ve Şâzeliyye tarikatlarının usul ve âdâbı genişçe anlatılmış (s. 40-55), bazı tasavvuf terimleri ve tarifleri yine klasik kaynaklardan derlenerek sıralanmıştır (s. 56-223).

Mütemmimâtın sonunda (s. 223-265), sâlikin, sülûkünün başlangıcından nihayetine kadar aşması gereken makamları on bölümde (bidâyât, ebvâb, muâmelât, ahlâk, usul, edviye, ahval, vilâyât, hakayik, nihâyât) ele alıp her bölümde on “menzil” olmak üzere 100 menzile ulaştıran Herevî’nin Menâzilü’s-sâǿirîn adlı eseri örnek alınmış, bu 100 menzilin her birinin on bölümdeki tecellileri anlatılarak makam (menzil) sayısı 1000’e ulaştırılmıştır. Eserin adında yer alan “elfü makamât” ifadesi buradan kaynaklanmaktadır. Ancak burada 1000 makam fikrinin Gümüşhânevî’ye ait olmayıp Zünnûn el-Mısrî, Bâyezîd-i Bistâmî, Cüneyd-i Bağdâdî ve Ebû Bekir el-Kettânî gibi ilk mutasavvıflarda da bulunduğunu kaydetmek gerekir.

Asıl metinde bulunmayıp mütemmimât kısmında yer alan kırk iki sayfalık bu 1000 makam sınıflandırmasına dayanarak CâmiǾu’l-usûl’ün Menâzilü’s-sâǿirîn’in genişçe bir şerhi olduğunu söylemek (bk. Gündüz, s. 87) yanlıştır. Ayrıca eserin İbn Kayyim’e ait Medâricü’s-sâlikîn’in bir özeti olduğunu ileri sürmek de (bk. a.e., a.y.) isabetli değildir.

Nakşibendîliğin Hâlidiyye kolunun İstanbul’da yayılmasını sağlayan Gümüşhânevî’nin bu eseri Hâlidîler’ce büyük ilgiyle karşılanmış ve bu tarikatın temel kitabı haline gelmiştir.

CâmiǾu’l-usûl’ün sonunda Gümüşhânevî’nin hocalarından Şehrî Hâfız, Şeyh Murad Tekkesi şeyhi mesnevihan Feyzullah Efendi, Babanzâde Şeyh Ali Harpûtî ve Kemalzâde Ahmed Nakşibendî’nin takrizleri yer almaktadır. Bu sonuncunun takrizinden eserin telifinin 1276’da (1859) tamamlandığı anlaşılmaktadır. CâmiǾu’l-usûl aynı yıl İstanbul’da taş baskısıyla basılmış, bunu çeşitli tarihsiz baskılar takip etmiş, ayrıca Mısır’da birkaç defa yayımlanmıştır (1298, 1319, 1328, 1331). Eserin Rahmi Serin ve Ramazan Nazlı tarafından Veliler ve Tarikatlarda Usul (İstanbul 1977) adıyla yapılan Türkçe tercümesi eksik ve yetersizdir.

BİBLİYOGRAFYA:

Herevî, Menâzilü’s-sâǿirîn (nşr. Revân Ferhâdî), Tahran 1361 hş.; Kâşânî, Istılahâtü’s-sûfiyye (nşr. M. Kemâl İbrâhim v.dğr.), Kahire 1981; Serkîs, MuǾcem, II, 1569; Karatay, Arapça Basmalar, s. 136; İrfan Gündüz, Gümüşhanevî Ahmed Ziyâüddîn, İstanbul 1989, s. 87-89.

Nihat Azamat





CÂMİU’l-USÛL li-EHÂDÎSİ’r-RESÛL

جامع الأصول لأحاديث الرسول

İbnü’l-Esîr Mübârek b. Muhammed’in (ö. 606/1210) Kütüb-i Sitte’deki hadisleri bir araya toplayan eseri.

Kütüb-i Sitte’yi bir araya getirme düşüncesini ilk gerçekleştiren, Endülüslü muhaddis Rezîn b. Muâviye es-Sarakustî’dir (ö. 535/1140). İbn Mâce’nin es-Sünen’i yerine İmam Mâlik’in el-Muvattaǿını alarak Kütüb-i Sitte’deki hadisleri şerhetmeksizin bir araya getirdiği, et-Tecrîd li’s-sıhah ve’s-sünen diye de anılan eserine el-CemǾ beyne’l-usûli’s-sitte adını vermiştir. İbnü’l-Esîr, Rezîn’in bu eserinde birçok hadisin olması gerektiği yerde zikredilmediğini, mükerrer rivayetlerin fazlaca bulunduğunu, bazı hadislerin de eserde yer almadığını tesbit etmiş, bu eksikleri tamamlayıp ayrıca hadislerdeki garîb* kelimeleri de açıklamak suretiyle onu kitap adlarına göre alfabetik olarak yeniden tertip etmiştir. Buna göre “îmân ve İslâm”, “i‘tisâm”, “îlâ”, “âniye”, “ihyâü’l-mevât”, “emel ve ecel” gibi muhteva itibariyle birbirinden farklı konuları hemze ile başladığı için elif harfinde toplamıştır.

Eser başlıca üç bölümden meydana gelmiştir. “Mebâdî” bölümünde hadis usulüne dair bilgiler özetlenmiş, “Makasıd” adlı bölümde hadislerin metni verilmiş, “Kitâbü’l-Levâhık” adını taşıyan son bölümde ise kitap adlarına göre alfabetik olarak tertip edilen eserde muhtevaları itibariyle herhangi bir bölüme konulamayan hadisler yer almıştır. Kitabın tertibinde harf-i ta‘rifler dikkate alınmamış ve kelimeyi meydana getiren harflerin aslî harf olup olmayışına da itibar edilmemiştir. Bunun yanı sıra konuların bütünlüğüne önem verildiği için, uygulanan sistem gereği başka harflerde yer alması gereken kısımlar da ait oldukları ana bölüme dercedilmiştir. Meselâ fey, gulûl, nefl, humus ve şehâdet (şehitlik) konuları ilgileri sebebiyle Kitâbü’l-Cihâd’da (“cim” harfinde) işlenmiş, alfabetik olarak bulunmaları gereken harfin sonunda her biri için “Kitâbü’l-Cihâd’da geçti” kaydı konulmuştur.

Hadislerin senedlerinde yalnız sahâbî olan râviler kaydedilmiş, sahâbe sözlerinin rivayetinde ise o sözleri rivayet eden tâbiîlerin adları verilmiştir. Hadis metinlerinden önce o hadisin Kütüb-i Sitte’de yer aldığı esere işaret etmek üzere (خ، م، ط، ت، د، س) gibi rumuzlar konulmuştur. Bazı dikkatsiz müstensihlerin bu rumuzları yazmayacağını hesaba katan müellif bu işaretleri hadis metinlerinin sonunda “أخرجه البخاري ومسلم” şeklinde açıkça yazmıştır. Hadis metinlerinin Buhârî ve Müslim’deki şekliyle verilmesi tercih edilmiş, öteki kaynaklardaki önemli farklar ayrıca kaydedilmiştir.

İbnü’l-Esîr Sahîhayn hadisleri için Humeydî’nin el-CemǾ beyne’s-Sahîhayn’ını, diğer dört sünendeki hadisler için de hocalarından okuduğu kendi nüshalarını esas almıştır. Bu eserlerde bulunmadığı halde Rezîn’in kitabında rastlanan hadisleri CâmiǾu’l-usûl’e almakla beraber bunların kaynağını bulamadığını göstermek için başlarına rumuz yazmamış, hadis metninin sonuna “أخرجه رزين” kaydını koymakla yetinmiştir.

Eserin en önemli özelliklerinden biri de hadislerde bulunan garîb kelimelerin her harfin sonunda “Şerhu garîbi’l-elif”, “Şerhu garîbi’n-nûn” gibi başlıklar altında açıklanmasıdır.

CâmiǾu’l-usûl’ün muhtelif neşirleri vardır. Hindistan’da (Merut 1346), Muhammed Hâmid el-Fıkı tarafından on iki cilt halinde Kahire’de (1370/1950), Abdülkadir el-Arnaût tarafından on bir cilt olarak Dımaşk’ta (1389/1969) yayımlanmıştır. Bu sonuncu neşri esas alan Yûsuf Muhammed el-Bikaî eserdeki hadislerin fihristini yaparak iki cilt halinde neşretmiştir (Beyrut 1405/1984). Fıkı neşrine göre eserde 9483, Arnaût neşrine göre 9523 hadis bulunmaktadır. Aradaki kırk hadislik fark numaralama sisteminden kaynaklanmış olmalıdır. Arnaût neşrinde hadislerdeki garîb kelimelerle ilgili açıklamalar, ait oldukları hadisin hemen altında verilmiştir.

CâmiǾu’l-usûl’ün Müttakī el-Hindî tarafından yapılan el-Fusûl adlı bir şerhi bulunduğunu kaydeden Brockelmann (GAL, I, 438), adı geçen şerhi Müttakī el-Hindî’nin eserleri arasında zikretmemiştir (GAL, II, 503-504; Suppl., II, 518-519). Eser üzerinde yapılan çeşitli ihtisar çalışmalarının başlıcaları, İbnü’l-Bârizî Hibetullah’ın yazdığı Tecrîdü’l-usûl (Tecrîdü CâmiǾi’l-usûl min ehâdîsi’r-Resûl) (GAL, I, 438-439; Suppl., I, 608) ile İbnü’d-Deyba‘ Abdurrahman’ın kaleme aldığı Teysîrü’l-vusûl ilâ CâmiǾi’l-usûl min hadîsi’r-Resûl’dür (Kalküta 1252; Leknev 1884; Cavnpûr 1897; Lahor 1904-1909; Kahire 1331, 1346). Ayrıca Mecdüddin el-Fîrûzâbâdî, eserle ilgili olarak Teshîlü tarîki’l-vusûl ile’l-ehâdîsi’z-zâǿide Ǿalâ CâmiǾi’l-usûl adlı bir zevâid* kaleme almıştır (Kettânî, s. 175). Rûdânî diye bilinen Muhammed b. Süleyman el-Mağribî de CâmiǾu’l-usûl’deki hadislerle Heysemî’nin MecmaǾu’z-zevâǿid’inden seçtiği hadisleri CemǾu’l-fevâǿid min CâmiǾi’l-usûl ve MecmaǾi’z-zevâǿid adıyla bir araya getirmiştir (Cidde 1973).

BİBLİYOGRAFYA:

İbnü’l-Esîr, CâmiǾu’l-usûl (nşr. Abdülkadir el-Arnaût), Dımaşk 1969-74, I-XI; Kettânî, er-Risâletü’l-müstetrafe, s. 174-176; Serkîs, MuǾcem, I, 106; Tecrid Tercemesi, I, 263; Brockelmann, GAL, I, 438-439; II, 503-504; Suppl., I, 607-608; II, 518-519; İsmail L. Çakan, Hadis Edebiyâtı, İstanbul 1985, s. 102-104; Imtiaz Ahmad, “Ibn al-Athir al-Muhaddith-Life and Works”, IS, XXIII/1 (1984), s. 33-43.

İsmail L. Çakan