CÂM-ı CEM-ÂYÎN

جام جم آيين

Bayatî Hasan b. Mahmûd’un kaleme aldığı Osmanlı silsilenâmesi.

Müellif hakkında çok az bilgi vardır. Eserinden anlaşıldığına göre Oğuzlar’ın Bayat boyundan olup uzun süre Tebriz’deki Dede Ömer Rûşenî Dergâhı’nda bulunmuş, 886 (1481) yılında Şam hacılarıyla birlikte Hicaz’a gitmiş, orada yazdığı bir Farsça gazel münasebetiyle Şehzade Cem’le tanışmıştır. Adını bu şehzadeden alan Câm-ı Cem-âyîn, müellifin yanında bulunduğunu söylediği bir “Oğuznâme”den Cem Sultan’ın emriyle özetlenmiş ve ona ithaf edilmiştir. Eserde Osmanoğulları’nın ataları ve Kayı boyunun ileri gelenlerinden söz edilmiş, Osmanlı padişahlarının şeceresi efsanevî bir şekilde Hz. Âdem’e kadar götürülmüştür. Müellif, Cem Sultan’ın Mısır’a dönmek üzere olmasından dolayı eserini bir hafta gibi çok kısa bir sürede tamamladığını belirtmektedir. Daha sonra Mısır’a giden Bayatî Hasan, orada iken Cem’in Roma’da başına gelenleri öğrenmiş ve Câm-ı Cem-âyîn’i tekrar ele alarak bazı ilâvelerde bulunmuştur. Günümüze eserin her iki şekli de intikal etmiştir.

Behcetü’t-tevârîħ müellifi Şükrullah da Osmanlı silsilesini bir “Oğuznâme”den almıştı. İlk Osmanlı tarihlerinin verdiği silsilenâmelerde Osmanlılar’ın Mâverâünnehir’den geldikleri belirtilir, ancak bu bilginin kaynakları gösterilmez. Daha sonraki silsilenâmeler ise genellikle Âşıkpaşazâde’nin Tevârîh-i Âl-i Osmân’ı, Neşrî’nin Cihannümâ’sı ve İdrîs-i Bitlisî’nin Heşt Bihişt’indeki listelere dayanır.

Câm-ı Cem-âyîn’i adı geçen tarihçiler gibi II. Bayezid zamanında yazmış olan Bayatî Hasan eserini onlardan önce bitirmiştir. Bu sebeple eser bilinen en eski silsilenâmedir. Ayrıca kaynağının “Oğuznâme” olduğunu belirtmesi, mahiyeti henüz bilinmeyen Türk tarihinin bu en eski kaynağından Şükrullah’ın Behcetü’t-tevârîħ’i dışında nakillerde bulunan bir başka eserin mevcut olmayışı, Câm-ı Cem-âyîn’in değerini daha da arttırmaktadır. Müellif kendi zamanına kadar gelen Osmanlı padişahlarının her birinin ismini, bu isimlerin mânalarını, her padişahın şahsiyetini açıkladığı gibi peygamberlerden, halifelerden, ünlü hükümdarlardan da söz eder. Bayâtî Hasan’ın özellikle ensâb* ve tarih ilminde geniş bilgi sahibi olduğu anlaşılmaktadır.

Câm-ı Cem-âyîn’in ilk neşri Ali Emîrî tarafından “Nevâdir-i Eslâf Külliyatı”nın beşinci kitabı olarak yapılmış (1331), daha sonra Fahrettin Kırzıoğlu eseri sadeleştirerek Nihal Atsız’ın “Osmanlı Tarihleri” serisi arasında yayımlamıştır (1949). Ali Emîrî neşri, nâşirin Yanya vilâyetinin Delvine kazasında 1896’da bulduğu, 1005 (1596) yılında müellif nüshasından istinsah edilen bir yazmaya dayanmaktadır. Kırzıoğlu’nun neşrinde ise yine Ali Emîrî tarafından daha sonra bulunan, Millet Kütüphanesi’nde kayıtlı (Tarih, nr. 203), 1008 (1599) yılında istinsah edilmiş başka bir nüsha esas alınmıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

Hasan b. Mahmûd-ı Bayâtî, Câm-ı Cem-âyîn (nşr. Ali Emîrî), İstanbul 1331; a.e. (nşr. Kırzıoğlu Fahrettin), Osmanlı Tarihleri I, İstanbul 1949, s. 371-403; Osmanlı Müellifleri, III, 29; Atsız, Dokuz Boy Türkleri ve Osmanlı Sultanları Tarihi, İstanbul 1939, s. 27; Babinger (Üçok), s. 34; Paul Wittek, “Der Stammbaum der Osmanen”, Isl., XIV (1925), s. 94-100; TA, V, 441.

Abdülkadir Özcan