CA‘FER el-HULDÎ

جعفر الخلدي

Ebû Muhammed Ca‘fer b. Muhammed b. Nusayr el-Huldî el-Havvâs (ö. 348/959)

İlk sûfîlerin menkıbelerini toplayıp yazması ve rivayet etmesiyle tanınan mutasavvıf.

252 (866) yılında Bağdat’ın Huld mahallesinde doğdu. İlk tahsilinden sonra hadis ilmiyle meşgul oldu. Geçimini temin etmek için hasırcılık yaptı. Daha sonra tasavvufa ilgi duydu. Çağdaşları Cüneyd-i Bağdâdî, Amr b. Osman el-Mekkî ve İbrâhim el-Havvâs’tan faydalandı. Hayr en-Nessâc, Ebü’l-Hüseyin en-Nûrî, Ruveym b. Ahmed, Semnûn b. Hamza, Muhib, Ebû Muhammed el-Cerîrî, Ebü’l-Kasım en-Nîsâbûrî ile sohbet etti. Ebü’l-Hüseyin el-Alevî ile Ebü’l-Abbas en-Nihâvendî en meşhur müridleridir. Huldî’nin tasavvuf tarihi açısından dikkati çeken yönü, sûfîlerle ilgili menkıbeleri ve bu menkıbeleri ihtiva eden eserleri toplamasıdır. Nefehât Tercümesi’nde (s. 268) verilen bilgiye göre onun konuyla ilgili 200, Hâce Abdullah-ı Herevî’ye göre ise 130 eseri vardı ve 2000 sûfînin adını bilmekteydi (Tabakat, s. 496). Zehebî de Huldî’nin istinsah ettiği bazı risâlelere sahip olduğunu söyler (AǾlâmü’n-nübelâ, XV, 560). Fuat Sezgin Ca‘fer el-Huldî’nin Hikâyâtü’l-meşâyih, el-Fevâid ve’z-zühd ve’r-rekāǿik, Risâle fi’t-tasavvuf ve el-Mihne adlı dört eserini kaydeder (GAS, I, 661). Kaynaklarda, bazı eserlerini kibir ve benlik tuzağına düşmemek için başka kimselere nisbet ettiğine dair bilgiler de vardır (Ebû Nuaym, X, 381). Attâr’ın verdiği bilgiye göre Huldî rüyasında Hz. Peygamber’i görmüş ve ona, “Tasavvuf nedir?” diye sormuş, Hz. Peygamber bu soruya, “İddiaları terk ve gönüldeki mânaları gizli tutmaktır” şeklinde cevap vermiştir.

Huldî’ye göre kişiyi yetiştiren himmettir, mücahede değildir. Fütüvveti “nefsi hakir görmek ve müslümanlara saygı duymak” şeklinde tarif eden Ca‘fer el-Huldî tevekkülü de “kalbin varlık ve yoklukta aynı hal üzere kalmasıdır” şeklinde tarif etmiştir (Hücvîrî, s. 197; Herevî, s. 496). “Dünyada dikkate değer üç mutasavvıf vardır: İşaretleriyle Ebû Bekir eş-Şiblî, tasavvufî nükteleriyle Mürtaîş, menkıbeleriyle Ca‘fer el-Huldî” (Herevî, s. 496) sözü Huldî’nin dönemindeki şöhretine işaret etmektedir.

Pek çok defa hacca giden Huldî doksan üç yaşında Bağdat’ta vefat etti. Şünûziye Mezarlığı’nda Cüneyd ile Serî es-Sakatî’nin yanına defnedildi.

BİBLİYOGRAFYA:

Serrâc, el-Lüma, s. 650; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist, s. 235; Sülemî, Tabakat, s. 434; Ebû Nuaym, Hilye, VII, 294; VIII, 10, 12; IX, 180; X, 88, 93, 381; Hatîb, Târîhu Bagdâd, VII, 226-231; Hücvîrî, Keşfü’l-mahcûb (Uludağ), s. 197, 260-261; Kuşeyrî, er-Risâle, bk. İndeks; Herevî, Tabakat, s. 495-497; Sem‘ânî, el-Ensâb, V, 161; Attâr, Tezkiretü’l-evliyâǿ (nşr. Reynold A. Nicholson), Leiden 1905-1907, II, 283-285; İbnü’l-Cevzî, Sıfatü’s-safve, II, 468; a.mlf., el-Muntazam, VI, 391; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâ, XV, 558, 560; İbnü’l-Mulakkın, Tabakatü’l-evliyâ, s. 30, 129, 170, 174, 197, 295, 333; Câmî, Nefehât, s. 223; Lâmiî, Nefehât Tercümesi, s. 268; Şa‘rânî, et-Tabakat, I, 101-102; Münâvî, el-Kevâkib, II, 24; İbnü’l-İmâd, Şezerât, II, 378-379; Ma‘sum Ali Şah, Tarâik, II, 513-516; Sezgin, GAS, I, 661.

Mustafa Kara