BÖLÜK

Osmanlı devlet teşkilâtında belli sayıdaki bir zümreyi ifade eden askerî ve idarî bir terim.

Kelime olarak böl-mek kökünden gelen ve “parça, kısım” mânasını ifade eden bölük, Osmanlı askerî teşkilâtında özellikle kapıkulu ocaklarında ve eyalet kuvvetlerinde sık sık kullanılmıştır. Başlangıçta 1000 kişiden oluşan Yeniçeri Ocağı’nda her birinde 100 kişi olan on bölük, Gelibolu Acemi Ocağı’nda ise ellişer kişilik sekiz bölük vardı. Bu bölüklerin her biri yayabaşı veya çorbacı denilen bir zâbitin kumandası altındaydı. Fetihten sonra kurulan İstanbul Acemi Ocağı ise otuz bir bölüktü. Burada ağa bölüğü denilen ilk bölük ayrıca kendi içinde dokuz bölüğe ayrılmıştı.

Devletin büyüyüp genişlemesine paralel olarak zamanla yeniçerilerin sayısı artınca cemaat ve orta adları ile de anılan bölük sayısı artmış ve 101’e kadar çıkmıştır. Bunların her birinin ayrı bir adı ve farklı fonksiyonu vardı. Meselâ ilk beş cemaat ortası cemâat-i şütürbân (deveciler cemaati), yirmi sekizinci orta imâm-ı hazret-i ağa, 60-63 arasındakiler ise solak ortaları adıyla anılmıştır. 1451’e kadar ayrı bir ocak olan sekbanlar bu tarihte II. Mehmed’in emriyle yeniçerilere katılmışlar ve Yeniçeri Ocağı’nın altmış beşinci ortasını oluşturmuşlardır. Sekban bölükleri denilen bu orta kendi içinde otuz dört bölüğe ayrılmıştır.

II. Bayezid devrinde bir sekbanbaşının ve sekbanların yeniçerileri tahriki üzerine altmış bir bölükten oluşan ağa bölükleri kurulmuştur ki asıl söz konusu olan, kendilerine “bölüklüler” de denen bu bölüklerdir. Ağa bölüklerinin her biri ellişer neferden oluşur ve her bölüğün başında bir bölükbaşı bulunurdu. Bunların en kıdemlisine başbölükbaşı denirdi. Altmış bir bölüğün yirmi biri eski odalarda, kırkı ise yeni odalarda ikamet ederdi. Kanûnî Sultan Süleyman’ın birinci ağa bölüğünün fahrî mensubu olmasından sonra ağa bölüklerinin önemi daha da artmıştır. Cebeci, topçu vb. öteki kapıkulu ocaklarının her birinde de bölükler bulunduğundan ocakların bir bölüğünden söz edilirken karışıklığa yol açmaması için genellikle ocağın adı da zikredilirdi.

Süvari olarak altı kapıkulu ocağı vardı. Sipah, silâhtar, ulûfeciyân-ı yemîn, ulûfeciyân-ı yesâr, gurebâ-yi yemîn ve gurebâ-yi yesârdan oluşan bu atlı ocakların mensuplarına “altı bölük halkı” veya sadece “bölük halkı” da denirdi. Mısır’da yedi ocaktan oluşan Osmanlı askerî


birliklerine ise “bölükât-ı seb‘a” adı verilirdi. Osmanlı Devleti’nin gerileme dönemine girdiği sıralarda görülmeye başlayan saruca ve sekbanlar da sefer arefesinde kırkar ellişer kişilik bölükler halinde bölükbaşılarının emri altında toplanırlar, daha sonra dağılırlardı. Bu bölükbaşılar kendisine “serçeşme” de denilen bir başbölükbaşıya bağlıydılar.

Bir kısım Türkmenler’de “cemaat” karşılığı olarak bölük tabiri kullanılmıştır. Ayrıca Anadolu’nun bazı bölgelerinde yerleşmiş olan Türkmenler’in oluşturduğu ve başında bir idarecinin bulunduğu küçük idarî birimlere de bölük dendiği görülmektedir. 1826’da Yeniçeri Ocağı’nın ilgasından sonra kurulan Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye teşkilâtında “saf” tabirinin yerini bir süre sonra bölük almış ve bu terim bir yüzbaşı emrindeki askerî birlik için kullanılmıştır.

Günümüz askerî teşkilâtında bölük iki veya daha fazla takımdan oluşmakta ve genellikle yine bir yüzbaşı kumandasında bulunmaktadır. Bünyesinde idarî ve teknik çalışmaların yapılabildiği ve esas savaş birliğini oluşturan bölüğün piyade, süvari, tank, muhabere ve istihkâm gibi çeşitli sınıflara göre tipleri vardı. Bir bölüğün mevcudu yaklaşık 200 nefer civarında olurdu.

Bölükbaşı, Osmanlı Devleti’nin idarî teşkilâtında çeşitli sivil ve özellikle askerî zümrelerin şeflerine verilen unvandır. Yaya kapıkulu ocaklarından cemaat ortalarının zâbitlerine yayabaşı denilirken sekban veya ağa bölüklerinin kumandanlarına bölükbaşı adı verilirdi. Fakat umum orta veya bölük kumandanları için ortak olarak çorbacı unvanı kullanılırdı. Bölükbaşıların en büyük âmirine ise başbölükbaşı denirdi. Bazı yeniçeri bölükleri âmirlerinin unvanları ile de anılırdı. Meselâ birinci ağa bölüğü yeniçeri kethüdâsının kumandasında olduğundan kethüdâ bölüğü, beşinci bölük başçavuşun kumandasında olduğundan başçavuş bölüğü, aynı şekilde elli dördüncü bölük de talimcibaşı bölüğü idi. Ağa bölükbaşıları terfi ederlerse genellikle yayabaşı olurlardı. Bölükbaşılar atlı olup atlarının eyerinde bir gürz ile bir kalkan taşırlardı. Bölükbaşıların yevmiyesi 9-12 akçe arasında değişmiştir. Timara 15.000 akçelik dirlikle çıkan bölükbaşılar, umumiyetle kale muhafızı olurlardı. Bölükbaşılar başlarına börk yerine yüksek ve süslü bir külâh giyerler, bu serpuşa ayrıca bir de sorguç takarlardı. Üzerlerine giydikleri dolamanın üstüne ayrıca uzun, geniş ve devrik yakalı bir de kaftan giyen bölükbaşıların ayakkabıları zarif ve kopçalı idi.

Eski mülkî teşkilâtta çeşitli işçi ve esnaf gruplarının reislerine de bölükbaşı denilirdi.

BİBLİYOGRAFYA:

Esâs-ı Nizâm-ı Yeniçeriyan, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 2068, vr. 72b vd.; Eyyûbî Efendi Kanunnâmesi, İÜ Ktp., TY, nr. 734, vr. 15ª-b; P. Rycaut, The Present State of the Ottoman Empire, London 1668, s. 203; d’Ohsson, Tableau générale, VII, 266, 313, 364-369; Cevad Paşa, Târîh-i Askerî-i Osmânî, İstanbul 1299, tür.yer.; Uzunçarşılı, Kapukulu Ocakları, I, 155-171, 217-218; a.mlf., “Bölük”, “Bölük-başı”, İA, II, 739; a.mlf., “Bölük”, “Bölük-başı”, EI² (Fr.), I, 1294; Mahmud Şevket Paşa, Osmanlı Askerî Teşkilâtı ve Kıyafeti (haz. N. Türsan – Ş. Türsan), Ankara 1983, s. 4-5, 79; Bahaeddin Yediyıldız, Ordu Kazası Sosyal Tarihi (1455-1613), Ankara 1985, s. 44-45; Sertoğlu, Târih Lügatı, s. 51; Pakalın, I, 242; TA, VIII, 35-36.

Abdülkadir Özcan