BÎDİL

بيدل

Mîrzâ Abdülkādir b. Abdilhâlik Arlâs (ö. 1133/1720)

İran şiirinde Hint üslûbunun (sebk-i Hindî) önde gelen temsilcilerinden.

1054’te (1644) Hindistan’ın Bihâr eyaletinde Azîmâbâd’da (Patna) doğdu. Babası Mirza Abdülhâlik Orta Asya’da Arlâs adlı bir Çağatay kabilesine mensuptu. Cedleri Bâbür döneminde (1526-1530) Hindistan’a gelip Hint-Türk İmparatorluğu ordusunda görevlendirilmişlerdi. Bir süre sonra ordudaki görevini bırakıp Kādiriyye tarikatına intisap eden babası, mürşidi Mevlânâ Kemal’in tavsiyesiyle oğluna bu tarikatın kurucusu Abdülkādir-i Geylânî’nin adını verdi. Şiir yazmaya başladığı dönemde Remzî mahlasını kullanan Abdülkādir yine şeyhi Mevlânâ Kemal’in isteği üzerine Bîdil mahlasını aldı.

Dört buçuk yaşında iken babasını kaybeden Bîdil, üvey amcası ve aynı zamanda babasının müridi olan Mirza Kalender’in ve daha sonra da tüccar ve büyük bir fakih olan dayısı Mirza Zarîf’in himayesi altına girdi. İyi bir öğrenim gördüğü anlaşılan Bîdil 1070’te (1659-60) Bengal’deki birçok büyük şehiri gezdi ve Orissa’ya (Cuttack) gidip üç yıl kaldı. Burada dayısı Mirza Zarîf vasıtasıyla döneminin kutbu sayılan Şah Kāsım Hüvellahî’ye intisap etti. Dayısının ölümü üzerine Orissa’dan o zaman Şahcihanâbâd adı verilen Delhi’ye geldi (1664). Üzerinde büyük bir mânevî tesir bırakan Şâh-ı Kâbülî ile burada tanıştı. Yirmi yıl boyunca Delhi ile Ekberâbâd (Agra), Mathûrâ, Lahor ve Attok arasında çeşitli seyahatler yaptı. Evrengzîb’in maiyetinde bir asilzade ve aynı zamanda bir şair olan Âkıl Han Râzî’nin iltifatına mazhar oldu. Yirmi beş yaşında evlendi ve Evrengzîb’in oğlu A‘zam Şah’ın ordusunda görev aldı. Bir süre sonra bu görevinden ayrıldı. Yirmi altı yaşında iken yazdığı Tılsım-ı Hayret adlı mesnevisini, sarayda yüksek bir görevde bulunan Nevvâb Şükrullah Han’a gönderdi. Şükrullah Han ve oğlu Şâkir Han tarafından Delhi’de bir mâlikâne ve maaşla taltif edildiğinde kırk bir yaşındaydı. Şükrullah Han ve onun ölümünden sonra Delhi valisi olan oğlu Şâkir Han sayesinde Bîdil malî yönden sıkıntı çekmeden yaşadı. Altmış yedi yaşında iken oğlu Abdülhâlik’in ölümü (1711) onu çok sarstı ve üzüntüsünü, ünlü Türk şairi Abdülhak Hâmid’in Makber’i üzerinde de tesirleri görülen mersiyesiyle dile getirdi. I. Bahadır Şah’ın (1707-1712) ölümü üzerine baş gösteren siyasî istikrarsızlıklar onu da etkiledi ve idare mevkiinde bulunan bazı arkadaşlarının bir saray darbesiyle yönetimden uzaklaştırılmaları üzerine yetmiş yedi yaşında iken Delhi’den kaçarak Lahor’a gitti. Durum düzelince bir buçuk yıl sonra tekrar Delhi’ye döndü. 4 Safer 1133’te (5 Aralık 1720) tifodan öldü ve evinin bahçesine gömüldü. Nâdir Şah’ın buraları istilâsı sırasında yıkılan mezarı zamanla kayboldu.

Eserleri. Döneminde hâkim olan Farsça dışında Arapça, Bengalce, Urduca, Sanskritçe ve cedlerinin dili olan Çağatay Türkçesi’ni de bildiği anlaşılan Bîdil eserlerini Farsça olarak yazdı. Tasavvufun ve Hint felsefesinin etkisi altında kalan Bîdil’in şiirlerinde varlığın sırrını çözmeye yönelik bir çaba görülür. Bu çaba


ona bir dinamizm ve evrensellik kazandırmıştır. Eserleri özellikle Hindistan dışında Afganistan ve Mâverâünnehir’de büyük rağbet görmüştür.

A) Manzum Eserleri. Bîdil’in manzum eserlerindeki beyit sayısı 147.000’i bulur. Gazellerinde Emîr Hüsrev-i Dihlevî’nin (ö. 726/1325) bazan da Mevlânâ’nın, kasidelerinde ise Hâkānî-i Şirvânî’nin (ö. 595/1199) etkisi görülür. Bunların dışında tasavvufî düşüncelerini içine alan şu dört mesnevisi vardır: 1. Muhît-i AǾzam. Bîdil’in yirmi üç yaşında iken (1667) yazdığı bu eser sekiz bölümden ibaret olup Zuhûrî’nin Sâkīnâme’si üslûbunda kaleme alınmıştır. Mütekārib bahrinde yazılmış bulunan eserde kâinatın yaratılışı ve insanın eşref-i mahlûkat kılındığı hususu tasavvufî tabirlerle tasvir edilir. 2. Tılsım-ı Hayret. Attâr’ın Mantıku’t-tayr adlı eserini andıran bu kitabı yirmi altı yaşında iken yazdı. Alegorik nitelikteki eserde Allah’ın zât ve sıfatları ile ruh ve beden ilişkileri üzerinde durulur. Bu eserde İbnü’l-Arabî’nin düşüncelerinin etkisi görülmekle birlikte ondan ayrılan yönleri de vardır. Nitekim Allah’a ulaşmak makamında diğer sûfîler tarafından sık sık kullanılan “fenâ fillâh” tabirine rastlanmaz. 3. Tûr-ı MaǾrifet. Şairin 1099’da (1687-88) hezec bahrinde yazdığı bu mesnevi 1100 beyitten ibarettir. Eserde tabiat çok canlı bir şekilde tasvir edilmiş, tabii güzellikler büyük bir heyecan, tefekkür ve hayal gücü ile anlatılmıştır. 4. Ǿİrfân. Bîdil’in 1712’de bitirdiği en uzun ve ünlü mesnevisidir. Senâî’nin Hadîkatü’l-hakīka’sı vezninde (hafîf) ve otuz yıl içinde kaleme aldığı bu eser kâinat ve yaratılışın tasviri ile başlar, insanın şaşkınlığı ve güneşle diyaloğu, köylüler, ticaret, okuma, sanat ve büyü, idrak ve akıl, insanın güneşle diyaloğuna dönüş ve ardından Allah’ın üstünlüğünü anlatan bir hâtime ile son bulur. Eserde Hint trajedisi ile ilgili birçok etkileyici hikâyeye de rastlanır. Kamadi ve Meden adlı aşk destanı bunlardan biri olup bu Bîdil’in Hint mitoloji ve dinleri hakkındaki geniş bilgisini gösterir.

Bîdil, Orta Asya’dan gelenler arasında Türkçe yaygın bir halde değilken cedlerinin dili olan Çağatay Türkçesi’ni öğrenmiş ve bu dilde şiir de yazmıştır. Nitekim Kâbil’de Milli Eğitim Bakanlığı Kütüphanesi Millî Arşivi’nde bulunan bir divanında Çağatay Türkçesi’yle altmış yedi beyitlik bir manzumesine rastlanmıştır (bk. Abdalgani, Life and Works of Abdul Qadir Bedil, s. 122).

B) Mensur Eserleri. 1. Çehâr ǾUnsur. Bîdil’in yirmi yılda tamamladığı (1705) ve dört unsurdan (hava, su, ateş ve toprak) esinlenerek aynı adı verdiği bu eser şairin ruhî ve fikrî hayatının da bir otobiyografisidir. Secili bir üslûpla kaleme alınan eserin çeşitli yerlerine gazel, rubâî ve mesnevi şeklindeki manzumeler de serpiştirilmiştir. 2. Nikât. Aynı şekilde secili bir üslûpla yazılan bu eser de Bîdil’in felsefe ve tasavvuf konularındaki düşüncelerini ihtiva eder. 3. RukaǾât. Bîdil’in, hâmisi Nevvâb Şükrullah Han ve diğer Türk subayları ile şeyhi Abdülaziz İzzet ve aralarında Nizâmülmülk Âsafcâh gibi Âsafcâhî hânedanını kuran kişilerin de bulunduğu müridlerine yazdığı mektuplardan ibarettir.

Bîdil’in eserleri genellikle külliyat halinde basılmış olup külliyatı Bombay’da (1299, 1303), Lahor’da (1978, Bombay 1299 neşrinin ofset baskısı) ve Halîlullah Halîlî’nin ekleme ve düzeltmeleriyle Afganistan Kültür Bakanlığı tarafından dört cilt halinde Kâbil’de (I, 1962; II, 1963; III, 1964; IV, 1965) yayımlanmıştır. I. cildi oluşturan gazelleri ayrıca iki bölüm halinde ofset olarak Tahran’da basılmıştır (1362 hş./1983).

Ağdalı bir Farsça ile kaleme aldığı için şiirleri daha çok Hindistan ve Pakistan dışında Afganistan ve Mâverâünnehir’de rağbet gören Bîdil’in şiir üslûbu bu son ülkelerde yüzyıllar boyunca takip edilmiştir. Afganlı şarkıcılar onun şiirlerini terennüm etmişlerdir. Büyük ölçüde etkilediği kişiler arasında ünlü Farsça ve Urduca şairi Esedullah Han (ö. 1868) ile Pakistanlı filozof ve şair Muhammed İkbal’i saymak gerekir.

BİBLİYOGRAFYA:

Sadreddin Aynî, Mîrzâ Abdülkādir Bîdil, Stalinâbâd 1954; Halîlullah Halîlî, Feyz-i Kuds, Kâbil 1334 hş./1955; Safâ, Edebiyyât, V, 1376-1386; Rypka, HIL, s. 515-520; Abdalgani, Life and Works of Abdul Qadir Bedil, Lahore 1960; a.mlf., Rûh-ı Bîdil, Lahor 1968; a.mlf., “Bîdil”, UDMİ, V, 231-235; Abdullah Ahter, Bîdil, Lahor 1961; Feyz-i Muhammed Zekeriyyâ, Bîdil çi Mîgûyed, Kâbil, ts.; Selâhaddîn-i Selcûkī, Nakd-i Bîdil, Kâbil 1964; Gulâm Hasan Müceddidî, Bîdil Şinâsî, Kâbil 1971; Alessandro Bausani, “Note su Mırzā Bīdel”, AION, sy. 6 (1957), s. 163-199; a.mlf., “Note sulla natura in Bīdel”, a.e., sy. 15 (1965), s. 215-228; M. Kaya Bilgegil, “Abdülhak Hâmid Üzerinde Bîdil Te’siri: Bîdil’in bir Mersiyesi ve Makber”, TM, XIII (1958), s. 79-84; Ahmed Ateş, “Bîdil”, İA, II, 600-602; A. S. Bazmee Ansari, “Bīdil”, EI² (İng.), I, 1201-1202; Moazzam Sıddıqı, “Bīdel ǾAbd-al-Qāder”, EIr., IV, 244-246; Muhammed İbrâhim Halil, “Bîdil”, Âryânâ Dâǿiretü’l-maǾârif, Kâbil, ts., II, 3301-3304.

Revân Ferhâdî