BEYÂN b. SEM‘ÂN

بيان بن سمعان

Beyân b. Sem‘ân et-Temîmî (ö. 119/737)

Aşırı Şîa gruplarından Beyâniyye’nin kurucusu.

Bazı kaynaklarda adı tahrife uğramış olarak Benân b. İsmâil şeklinde geçer. Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Hicrî I. asrın sonları ile II. asrın başlarında yaşayan ve aslen Yemenli olduğu rivayet edilen Beyân Kûfe’de saman ticaretiyle uğraşırdı. Gulât*ın ileri gelenlerinden olan ve Muhammed el-Bâkır’a karşı Muhammed b. Hanefiyye’nin imâmetini savunan İbn Karîb’in talebesi Hamza b. Ammâre’den gulüv* fikirlerini öğrendi. Nevbahtî’ye göre Muhtâr es-Sekafî’nin Kûfe’deki isyanında büyük rol oynadı (Fıraku’ş-ŞîǾa, s. 49). İmâmetin Muhammed b. Hanefiyye’den sonra oğlu Ebû Hâşim’e, ondan da kendisine intikal ettiğini ileri sürdü. Bazı âyetleri indî yorumlara tâbi tutarak ortaya koyduğu antropomorfist fikirlerini yaymaya çalıştı. Ebü’l-Ferec el-İsfahânî Beyân’ın Ca‘fer es-Sâdık adına ortaya çıktığını söylüyorsa da bu çoğunluğun görüşüne uymamaktadır. Muhammed el-Bâkır’ın ölümü üzerine bu zümreden ayrılan Mugīre b. Saîd Beyân b. Sem‘ân’ın grubuna katıldı. Halkı kendi bâtıl inançlarına davet etmek üzere küçük bir grupla Kûfe’de faaliyet gösteren Beyân ile Mugīre, Irak Valisi Hâlid b. Abdullah el-Kasrî’nin emriyle yakalandılar ve yakılarak öldürüldüler. Beyân’ın ölümü hakkında başka rivayetler de vardır.

Beyân, Allah’ın mahiyeti hakkında ilk defa fikir yürüten ve bunu sisteminin önemli bir unsuru sayan aşırı bir fırka lideridir. Bir rivayete göre o, biri cennette, biri de dünyada olmak üzere iki ilâhın varlığını iddia etmiş, bunlardan ilkinin diğerinden daha büyük olduğunu söylemiştir. Nurdan ibaret kabul ettiği Allah’ın insanlar gibi organları bulunduğunu ve, “O’nun vechinden (zâtından) başka her şey helâk olacaktır” (el-Kasas 28/ 88) âyetine dayanarak yüzünün dışındaki bütün cüzlerinin yok olacağını iddia etmiş; ulûhiyyetten bir cüzün Hz. Ali’ye hulûl ettiğini, onun bu sayede gaybı bildiğini, bütün savaşları bu ilâhî güçle yaptığını, Hayber Kalesi’nin kapısını da aynı güçle söktüğünü söyleyerek ona açıkça


ulûhiyyet nisbet etmiştir. Beyân’a göre ulûhiyyetin bir cüzü ilk defa Hz. Âdem’e verilmiş, bu sebeple de melekler ona secde etmişlerdir. “Onlar bulut gölgeleri içinde Allah’ın (azabının) ve meleklerin tepelerine inip işlerinin bitirilmesini mi istiyorlar!” (el-Bakara 2/210) meâlindeki âyeti delil getirerek bulut gölgeleri içinde gelenlerden Hz. Ali’nin kastedildiğini, gök gürlemesinin onun sesi, şimşeğin ise gülümsemesi olduğunu iddia etmiştir. Hz. Ali’deki ulûhiyyetin oğulları Hasan, Hüseyin ve Muhammed b. Hanefiyye’ye, daha sonra Ebû Hâşim’e ve ondan da kendisine intikal ettiğini söyleyen Beyân b. Sem‘ân bu iddiasına da, “Bu insanlara bir beyan (açıklama), müttakilere de bir yol gösterici ve öğüttür” (Âl-i İmrân 3/138) âyetini delil göstermiş, Ebû Hâşim’in mehdî olarak yeryüzüne döneceğini, dünyadaki haksızlık ve adaletsizlikleri ortadan kaldıracağını savunmuştur. Beyân kendisinde bulunan ilâhî vasıf sayesinde ism-i a‘zam*ın bütün sırlarına sahip olduğunu, bu sebeple zühre yıldızının kendi emrine girdiğini ve bütün orduları hezimete uğratacağını iddia etmiştir. William F. Tucker’e göre Beyân, ism-i a‘zamla ilgili fikir ve iddialarını, XII. yüzyıla kadar Irak’ın İran’a komşu vilâyetlerinde varlıklarını sürdürmüş bulunan Mazdekîler’den almış olabilir. Zira ism-i a‘zamı bilenin en büyük sırrı bilmiş olacağı şeklindeki inanç Mazdek dininde de vardı (Tucker, s. 250). Beyân peygamberlik iddiasında da bulunmuş ve bu iddiasını desteklemek için Kur’ân-ı Kerîm’in, daha sonra İsmâiliyye’de en gelişmiş şeklini alacak olan bâtınî tefsirine girişmiştir. Bağdâdî’nin naklettiğine göre, Muhammed el-Bâkır’a 732’de gönderdiği bir mektupta kendisine verilen nübüvvetle Hz. Muhammed’in şeriatının bir kısmının neshedildiğini öne sürmüş, “İslâm ol ki selâmete eresin, zira sen Allah’ın, risâletini kime vereceğini bilemezsin” deme cüretini göstermiştir.

Beyân b. Sem‘ân’ın İslâm inancıyla bağdaşması mümkün olmayan bu inançlarını benimseyenlere Beyâniyye, Benâniyye veya Sem‘âniyye adı verilmiştir. Beyâniyye’nin bilhassa Kur’an’ı hiçbir mesnedi bulunmayan indî yorumlara dayanarak açıklama tarzı İsnâaşeriyye ve İsmâiliyye üzerinde etkili olmuştur. Hem tanrılık hem de peygamberlik iddiasında bulunan, çelişik fikirler ortaya atan Beyân b. Sem‘ân’ın bu fikir ve iddiaları, Bâbilliler zamanında ortaya çıkan Mandeizm gibi bazı İslâm öncesi Doğu dinlerindeki inançlarla benzerlikler göstermekte ve bundan da Beyân’ın fikirlerini İslâm dışı kaynaklardan aldığı anlaşılmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

Taberî, Târîħ (Ebü’l-Fazl), VII, 129; Nevbahtî, Fıraku’ş-ŞîǾa, Necef 1959, s. 49; Eş‘arî, Makalât (Ritter), s. 13, 23; Makdisî, el-Bed ve’t-târîħ, V, 130; Malatî, et-Tenbîh ve’r-red, s. 23, 156; Bağdâdî, el-Farķ (Abdülhamîd), s. 40, 235-236; İbn Hazm, el-Fasl (Umeyre), I, 196; Pezdevî, Ehl-i Sünnet Akaidi (trc. Şerafeddin Gölcük), İstanbul 1980, s. 355; Şehristanî, el-Milel (Kîlânî), I, 152-153; Fahreddin er-Râzî, İ‘tikadât (Neşşâr), s. 87; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, V, 209; İbn Kesîr, el-Bidâye, IX, 323; Cürcânî, Şerhu’l-Mevâkıf, Kahire 1907, III, 385; Ali Sâmî en-Neşşâr, Neşǿetü’l-fikri’l-felsefî fi’l-İslâm, İskenderiye 1977, II, 79-81; William F. Tucker, “Bayān b. Sam‘ān and Bayāniyya”, MW, LXV/ 4 (1975), s. 241-253.

Şerafettin Gölcük