BEŞÂİR-i SIDK-ı NÜBÜVVET-i MUHAMMEDİYYE

بشائر صدق نبوت محمديه

Ahmed Midhat Efendi’nin, Hz. Muhammed’in risâletinden önce onun peygamberliğini müjdeleyen alâmetlere dair eseri.

Eser mukaddime, methal ve hâtime dışında “Beşâir-i Târîhiyye” ve “Beşâir-i Kitâbiyye” olmak üzere iki ana bölümden meydana gelmiştir.

Methalde anlatıldığına göre, açık fikirli ve zeki bir Katolik ilâhiyatçısı olan bir dostu, Ahmed Midhat Efendi’yi


ziyaret ederek ona, Fatma Aliye Hanım’ın Nisvân-ı İslâm adlı kitabında İncil’deki bir ifadeye dayanılarak Hz. Muhammed’in peygamberliğinin hıristiyanların kutsal kitaplarında da yer aldığı yolunda bir iddia bulunduğunu hatırlatıp bu konudaki görüşünü sormuş; Ahmed Midhat Efendi de bu dostuna yalnız İncil’e göre değil Tevrat’a, hatta diğer bazı tarihî kaynaklara göre de Hz. Muhammed’in peygamber olarak gönderileceğinin bilinmekte olduğu cevabını vermiş ve böylece aralarında bu konu ile ilgili uzun bir konuşma geçmiştir. İşte Beşâir bu konuşmanın tanzim ve tertibiyle meydana gelmiştir.

Asıl konuya geçilmeden kitabın “Medhal-i Muhâvere” adını taşıyan bölümünde eski ve yeni kaynaklardan iktibaslar yapılarak Ahd-i Atîk ve Ahd-i Cedîd’in muhtevasının tahrif edildiği belirtilmiş, bu tahrifin delilleri ve sebepleri üzerinde durulmuştur. Bu bölümde ayrıca Kur’ân-ı Kerîm’in sıhhatinin delilleri ve bu vesile ile hadis tedvîn* usullerinin sıhhati de anlatılmıştır.

Kitabın iki ana bölümünden “Beşâir-i Târîhiyye” üç bahis olarak ele alınmıştır. Bunlardan “Beşâir-i Sâbiiyye”de İran’daki Tâk-ı Kisrâ’nın burçlarının yıkılması, Seyf b. Zûyezen hikâyesi ve Kus b. Sâide’nin nutku gibi hadiseler anlatılmıştır. “Beşâir-i İsrâiliyye”de Bi’rinâbiga, Hazrecliler, Abdullah b. Selâm’ın müslüman oluşu, Selâm b. Mişkem ve Muhayrîk hadiseleri, Evs kabilesi ulemâsının kararı zikredilmiştir. “Beşâir-i Nasrâniyye”de ise Hz. Peygamber’in çocukluğunda mâruz kaldığı bir göz ağrısını iyileştirmesi için kendisine başvurulan hıristiyan tabip, ayrıca rahip Bahîrâ ve Nastûrâ, Varaka b. Nevfel, rahip Addâs, Bizans İmparatoru Herakleios, Habeş Kralı Necâşî ile ilgili vak‘alara temas edilmiş, böylece Kitâb-ı Mukaddes dışında Hz. Muhammed’in peygamberliğini müjdeleyen işaretler nakledilmiştir.

“Beşâir-i Kitâbiyye” adını taşıyan ikinci bölüm de iki bahiste ele alınmıştır. Bunlardan “Beşâir-i Tevrâtiyye”de Tekvîn, 17/20; Tesniye, 18/17-18; 32/21; 33/2; Habakkuk, 3/3, Hz. Muhammed’in risâletine delil olarak ileri sürülmüştür. Müellif “Beşâir-i İncîliyye” başlıklı kısımda da Matta, 3/2; 4/17, 23; 6/10; 21/33-45 ile Yuhanna, 14/15-16, 30; 15/26; 16/7’yi Hz. Muhammed’in peygamber olarak gönderileceğine dair birer işaret olarak gösterir. Ahmed Midhat Efendi bu pasajlarda özellikle “melekûtü’s-semâvât” ve “Paraklit” üzerinde durur. Ona göre “melekûtü’s-semâvât” risâlet-i Muhammediyye, Paraklit ise Hz. Muhammed’in diğer bir adı olan Ahmed’dir. Müellif bu arada Barnabas İncili’nden de bahseder.

Beşâir, Hz. Îsâ ile Hz. Muhammed’in hayatta iken peygamberliklerini tasdik edenlerin sayılarının, inanç güçlerinin ve fedakârlıklarının mukayesesini ihtiva eden bir hâtime ile son bulur.

Küçük boy 682 sayfa olan eserde bütün bu konular oldukça ayrıntılı bir şekilde anlatılmıştır. Bunda Ahmed Midhat Efendi’nin kendisine mahsus sohbet üslûbunun, zaman zaman aşırılığa varan anlatış tarzının da tesiri vardır. Ancak bu tarz, devrinde medrese kültürüne sahip olmayanların da bu konuları kolaylıkla anlamalarını sağlamış olmalıdır. Ahmed Midhat, Katolik dostunun itirazlarını da kitabına koyarak bir çeşit cedel veya diyalog yolunu tutmuştur. Müellif ayrıca hem zamanının hem de önceki asırların konuyla ilgili tefsir, tarih vb. kitaplarını, çok defa sayfa kayıtlarıyla kaynak olarak zikretmiştir.

Beşâir-i Sıdk-ı Nübüvvet-i Muhammediyye, bilhassa geçen asırda Batı kültürüyle sathî bir şekilde karşılaşmış olan bir kısım Osmanlı aydınları ve özellikle gençleri üzerinde, Hz. Muhammed’in “beşâret”i (peygamber olacağının önceden müjdelenmesi) konusunda daha çok hıristiyan misyonerleri tarafından yaratılan şüpheleri dağıtması bakımından tesirli, kolay anlaşılır ve halk seviyesinde değerli bir eser olmuştur.

Beşâir iki defa basılmıştır (İstanbul 1312, 1317).

M. Orhan Okay