BELKA

البلقاء

Ürdün’de bir idarî bölge.

1069 km² yüzölçümündeki Belka bölgesinin (muhafaza) nüfusu 215.000 kadardır (1989). Merkezi Amman’ın 28 km. batısında bulunan Salt şehridir. Belka adının anlamı kesin olarak bilinmemektedir. Kaynaklarda kelimenin Bâlik b. Meâb, Bâlik b. Sûriye ve Belka b. Sıfr gibi özel isimlerden geldiğine dair görüşler bulunuyorsa da genellikle kabul edilen, ismin Arapça “beyaz-siyah, alaca” anlamındaki belak (بلق) kelimesinden türemiş olabileceği görüşüdür. Çünkü Belka bölgesinde uzaktan bakıldığında beyaz görünen kıraç dağlar ve toprağı siyah gösteren kesif ormanlar bulunmaktaydı.

Tarihî dönemlerde Belka’nın sınırları, değişen idarî bölünmelere ve Suriye’de kurulan devletlerin durumuna göre farklılıklar göstermiştir. Coğrafyacılar, Ortaçağ’da Belka’yı güneyde Vâdilkurâ’dan Suriye’de Ezriât (Dereâ) ve Beseniyye’ye kadar uzanan bir bölge ile sınırlandırmışlardı. Ancak bugün Suudi Arabistan’la Ürdün arasında çizilen ve Akabe’den (Eyle) başlayan sınır Belka bölgesinin güney ucudur. Belka’nın batı sınırı, Busrâ şehrinden geçerek güneyde Akabe’ye uzanan eski ticaret yolunun batısında kalırdı. Zerka nehrinin güneyindeki Ürdün nehri ve Akabe’ye kadar uzanan Vâdilarabe’deki kolu bu bölgeyi Cündü Filistin’den ayıran sınırdı. Doğuda Belka’nın sınırı Şam ovalarının (Bâdiyetüşşâm) bulunduğu Ezrak bölgesinin ötesine kadar uzanıyordu. Coğrafyacıların bu sınırlandırmalarıyla İslâmî devirlerdeki Belka vilâyeti bugün Maan, Kerek, Tufeyle, Amman, Mefrak, Zerka ve Belka olarak isimlendirilen yerleri kapsamaktaydı.

Eskiçağ’da Belka bölgesinin güneyinde Edomlular ve Moabiler, kuzeyinde ise Amoriler ve Ammoniler küçük krallıklar kurmuşlardır. Bölgede milâttan önce I. yüzyılın başlangıcında ise daha güçlü olan bir Arap devleti kuruldu; bu devlet, hâkimiyeti bugünkü Ürdün sınırlarının bulunduğu bölgeyi kapsayan Nabatî Devleti idi. Daha sonra Bizanslılar Gassânîler’i Dımaşk şehrinden çıkarıp orayı kendileri için sayfiye yeri yapınca Gassânîler Belka bölgesindeki Amman’a yerleştiler ve İslâm’dan önce bu bölgedeki Cüzâm, Lahm, Süleyh ve Belî kabileleriyle birlikte yaşadılar.

Belka Şam’ın fethinden kısa bir süre sonra Yezîd b. Ebû Süfyân tarafından ele geçirildi. Emevîler zamanında Mısır, Filistin ve Suriye’yi birbirine bağlayan ticaret ve hac yolları üzerinde yer alması ve Zîzâ bölgesinde en büyük hac konaklama yerlerinin bulunması sebebiyle önem kazandı. Emevîler Belka’da kalıntıları bugün de görülebilen birçok saray ve köşk inşa ettiler. Bunlar arasında Kusayru Amre, Harâne, Uveyned, Müşettâ, Muvakkar, Ebyer, Maan ve Amman kasırları en önemlileridir. Abbâsîler döneminde Belka “kûre” adı verilen birkaç idarî kısma ayrıldı. Bunlar, merkezi Garandil olan Cibâl, merkezi Ezruh olan Şurât, merkezi Meâb olan Meâb, merkezi Amman olan Zâhirü’l-Belka ve merkezi Erîhâ olan Cibâlü’l-Gavr kısımları idi.

Memlükler döneminde Belka bölgesi Dımaşk vilâyetine bağlı idi; ancak geçici sürelerle kısmen veya tamamen Kerek vilâyetine bağlandığı da olmuştur.


Memlükler’in çökmesinden sonra ise burada yaşayan kabilelerin hâkimiyetine girdi. Bölge Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı Devleti sınırlarına katıldığında Memlükler dönemindeki idarî taksimat aynen muhafaza edildi. Osmanlı döneminde daha sonra yapılan çeşitli idarî düzenlemelerin ardından son olarak XIX. yüzyılda sancak haline getirilmiştir. Bu taksimata göre Şam eyaletinin Beyrut vilâyetine bağlı bulunan Belka sancağının merkezi Nablus idi ve bu sancağa üç kaza ile dokuz nahiye bağlıydı. 1921 yılında Doğu Ürdün Hâşimî Devleti kurulduğunda Belka idarî bölgesi, güneyde Mûcib nehriyle kuzeyde Zerka nehri arasında kalan bölge olarak kabul edildi. Günümüzde devam eden bu idarî taksimata göre bölge Mâdebâ, Zerkâ ve Salt alt bölgelerini içine almaktadır.

Belka’nın önemi, sadece içinden hac ve ticaret yollarının geçmesi ve hac konaklama yerlerine sahip olmasıyla sınırlı değildir. Bunların yanında bölge ayrıca tarım ve sanayi alanlarında da büyük öneme sahiptir. Bereketli toprağı ve bol suyu ile ünlü Belka’da yetişen ürünlerin başında, buraya hububat ambarı denilmesine sebep olan bol ve kaliteli buğday gelir. Hicaz bölgesi buğday ihtiyacını çoğunlukla Belka bölgesinden sağlardı. Ashaptan Sîmâh (Semmûye) el-Belkavî buğday ticaretiyle şöhret yapan bir tüccardı. Ticaret için Medine’ye geldiğinde müslüman olmuştu. Belka bölgesi ayrıca zeytin, nar, badem, üzüm, hurma, boyacılıkta kullanılan nil ağaçları, şeker kamışı ve safran yetiştiriciliğiyle de tanınmıştır. Belka bölgesi sanatkârları kılıç ve sadak yapımında ün kazanmışlardı.

BİBLİYOGRAFYA:

Lisânü’l-Arab, “blk” md.; Ya‘kubî, Kitâbü’l-Büldân, s. 105; Hemdânî, Sıfatü Cezîreti’l-Arab (nşr. Muhammed b. Ali el-Ekvâ‘), Riyad 1397/1977, s. 272, 319, 334; Hamza el-İsfahânî, Târîhu sinî mülûki’l-arz ve’l-enbiyâ, Beyrut, ts. (Dâru Mektebeti’l-Hayât), s. 99 vd.; Makdisî, Ahsenü’t-tekasîm, s. 180; Yâkut, MuǾcemü’l-büldân, I, 489; Kazvînî, Âsârü’l-bilâd, Beyrut, ts. (Dâru Sâdır), s. 156-157; İbn Şeddâd, el-Alâku’l-hatîre fî zikri ümerâi’ş-Şâm ve’l-Cezîre, Şam 1965, s. 79; İbn Fazlullah el-Ömerî, Mesâlik, I, 161; Kalkaşendî, Subhu’l-aşâ, V, 110; İbn Hacer, el-İsâbe, I, 332; Kamûsü’l-a‘lâm, II, 1348; Salnâme-i Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye, İstanbul 1310, s. 540-541; Abdülazîz Muhammed Avz, el-İdâretü’l-Osmâniyye fî vilâyeti Sûriyye, Kahire 1969, s. 66, 80, 364; Gazi Bişe, el-Kusûrü’l-Emeviyye fi’l-Ürdün, Amman 1974, s. 5 vd.; J. Sourdel-Thomine, al-Balkāǿ”, EI² (İng.), I, 997-998.

Muhammed Abdülkadir Hureysât