BELÂGAT-ı OSMÂNİYYE

بلاغت عثمانية

Ahmed Cevdet Paşa’nın (ö. 1895) Osmanlı Türkçesi’nin belâgat kurallarına dair eseri.

Ahmed Cevdet Paşa, Fuad Paşa ile beraber hazırladıkları Kavâid-i Osmâniyye’nin (İstanbul 1281) sonunda “fenn-i belâgat”a dair bir kitap yazacağını haber verirse de uzun zaman buna fırsat bulamaz. Daha sonra Maarif nâzırı iken okulların ders programlarını tesbit için kurduğu komisyonda okutulacak ders kitaplarından bir kısmının ve bu arada Osmanlı Türkçesi’ne dair bir belâgat kitabının yazılması işi ona havale edilince, 1881 yılında Mekteb-i Hukuk’un birinci sınıfında okuttuğu ders notlarını bu isim altında cüz cüz bastırarak bu görevi yerine getirir (İstanbul 1298). Klasik mânada bir belâgat kitabı olan Belâgat-ı Osmâniyye dîbâce, mukaddime ve lâhika başlıklarını taşıyan giriş kısmından sonra üç ana bölüm ve bir hâtimeden meydana gelmektedir.

Cevdet Paşa eserinin dîbâcesinde sarf ve nahiv kaideleri bakımından Arapça, Farsça ve Türkçe’nin genel bir değerlendirmesini yapar ve böyle bir kitabı niçin yazdığını açıklar. Ona göre sadece doğru yazmak kâfi değildir; aynı zamanda fasih ve beliğ bir şekilde yazabilmek gerekmektedir. Bunu sağlayabilecek olan ise belâgattır. Daha sonra edebî ilimlerden bahseden müellif belâgat, meânî, beyân ve bedî‘ kelimeleri üzerinde durur. Bu kavramların adlandırılmasında Arap âlimleri arasındaki ihtilâflara da işaret eden Cevdet Paşa meânî, beyân ve bedî‘i belâgat adı altında toplamayı tercih ettiğini belirtir. Mukaddimede fesahat ve belâgat terimleri üzerinde durur. Klasik mânadaki fesahatın konularını devrinin Türkçe anlayışı çerçevesinde açıklayarak “elfâz-ı rakîka”, “kelâm-ı metîn”, “kelâm-ı latîf” gibi konunun oldukça önemli diğer bazı terimleri üzerinde durmayı da ihmal etmez. Lâhikada ise “Kelâm” başlığı altında cümle konusu ile ilgili genel bilgiler verilmekte, kazıyyeler tanıtılmakta, buna bağlı olarak bedîhiyat, hadsiyat, mücerrebat, muhayyelât gibi mantık ilmine ait meseleler hakkında kısa açıklamalar yapılarak bunların belâgatla ilgisi gösterilmektedir.


Bu açıklamalarında onun hukukçu ve mantıkçı tarafı çok açık bir şekilde görülür. Burada devrinin divan edebiyatı hakkındaki tenkitlerine de ilgisiz kalmayan müellif daha sonra gelen kitabın ana bölümlerinde sırasıyla meânî, beyân ve bedî‘ konularını müstakil olarak ele alır. İlk iki bölümde eski anlayıştan pek ayrılmayan Cevdet Paşa’nın örnekleri Türkçe’dir ve bunlar arasında yer yer kendisine ait parçalar da vardır. Üçüncü bölüm olan ilm-i bedî‘ klasik belâgatta olduğu gibi “muhassenât-ı ma‘neviyye” ve “muhassenât-ı lafzıyye” diye iki kısımda incelenir. Fakat anlam ve kapsamları bakımından bazı sanatları her ikisinin de içine koyamaz ve eskilerden farklı olarak onları ayrı bir başlık altında bu bölümün üçüncü kısmında ele alır. Dördüncü ve sonuncu kısımlarda ise tarih düşürme*den bahseder. Hâtimede kompozisyon kaidesi olarak bir yazının giriş, gelişme ve sonuç bölümleri üzerinde durur.

Cevdet Paşa’nın, kendisi açıklamamakla beraber eserini hazırlarken Hatîb el-Kazvînî’nin Arapça Telħîśü’l-Miftâĥ’ı ile Hâce-i Cihan diye tanınan Mahmud b. Muhammed el-Geylânî’nin Farsça Menâžırü’l-inşâǿından faydalandığı anlaşılmaktadır.

Belâgat-ı Osmâniyye daha çok manzum Türkçe örnekleriyle, Ahmed Hamdi’nin Belâgat-ı Lisân-ı Osmânî’sinden (İstanbul 1293) sonra bizde basılmış ve klasik belâgatı tam kadrosu ile veren ilk ve önemli bir eserdir. Fakat Şinâsi’den beri yeni bir arayış içerisinde bulunan Türk edebiyatını bütünüyle ifade etmekten uzaktır. Bununla beraber eser devrinde geniş akisler uyandırmıştır. Gazetelerde günlerce devam eden tartışmalardan başka eserin tenkidi ve müdafaası yolunda çeşitli kitaplar da yazılmıştır. Daha ilk cüzün neşrinden kısa bir zaman sonra Abdurrahman Süreyyâ Ta‘lîkāt-ı Belâgat-ı Osmâniyye (İstanbul 1299) adlı eseriyle bu ilk cüzdeki ifade hataları üzerinde durmuş, buna Mekteb-i Hukuk talebelerinden birinin yazdığı Hall-i Ta‘lîkāt (İstanbul 1299) ve Hacı İbrâhim Efendi’nin Temyîz-i Ta‘lîkāt’ı (İstanbul 1299) ile cevap verilerek itirazların yersiz olduğu ileri sürülmüştür. Abdurrahman Süreyyâ bu iki cevabı Tahlîl-i Hall’inde (İstanbul 1299) tenkit etmiştir. Tahlîl-i Hall’e cevap olarak Mehmed Fâik, Mahmud Esad ve Ali Sedad tarafından hazırlanan Redd-i Tahlîl adlı eser ise önce Vakit gazetesinde tefrika edilmiş, daha sonra kitap halinde yayımlanmıştır (İstanbul 1299). Aynı zamanda taraflar Tercümân-ı Hakîkat, Cerîde-i Havâdis ve Vakit gazetelerinde de birbirlerine cevaplar vermişlerdir. Müellifi bilinmeyen Nazîre-i Ta‘lîkāt’ta (İstanbul 1299) Abdurrahman Süreyyâ ile alay edilmiş, Mahmud Esad İtmâm-ı Temyîz (İstanbul 1299) ve Ali Sedad İkmâl-i Temyîz (İstanbul 1299) adlı risâlelerinde yine Abdurrahman Süreyyâ’ya cevap vermişlerdir. Belâgat-ı Osmâniyye’nin tenkitlerine verilen cevaplarda Cevdet Paşa hiç görünmemektedir. Gazetelerdeki münakaşalarda mesele çığırından çıkınca Matbuat İdâre-i Âlîsi’nin müdahalesi ile tartışma sona erer. Bütün bu münakaşalarda esas olarak Türkçe’deki Arapça ve Farsça kelimelerin kullanılış hataları üzerinde durulmuş ve vaktiyle Arap âlimleri arasında cereyan eden bu tür tartışmalar Türk kamuoyuna nakledilmiştir. Bununla beraber dil ve kullanılış hataları meselesinin yanında belâgatın millî olup olamayacağı, Türkçe’nin bir lugata ve bir gramer kitabına olan ihtiyacı ile başka dillere karşı bağımsızlığı konuları da tartışılmıştır.

Belâgat-ı Osmâniyye’yi aynı mektepte okutan Hacı İbrâhim Efendi, ders notlarını Şerh-i Belâgat adıyla önce Vakit gazetesinde (nr. 2763, 12 Temmuz 1883 vd.) tefrika etmiş, sonra da kitap halinde yayımlamıştır (İstanbul 1301). Fakat daha önce cereyan eden münakaşalarda olduğu gibi Şerh-i Belâgat’ta da Belâgat-ı Osmâniyye’nin sadece baş tarafları üzerinde durulmuş ve müellif doğrudan doğruya yeni edebiyatı ve yeni edebiyatçıları tenkit etmiştir. Daha sonraları Câzim de Belâgat-ı Osmâniyye’yi tenkit için Belâgat (İstanbul 1304) adıyla bir risâle neşretmiş ve daha çok belâgat kavramı ile Türkçe’ye Osmanlıca veya lisân-ı Osmanî denilemeyeceği hususu üzerinde durmuştur.

Belâgat-ı Osmâniyye bu kadar çok yankı uyandırmasının yanında sekiz defa da basılmıştır. Bugün baskı sayısı altı olarak görülmekte ise de üçüncü ve beşinci baskılar ayrı matbaalarda tekrarlanmıştır. Ancak baskılar arasında herhangi bir fark olmadığı gibi sonraki baskılarda dizgi hataları artmaktadır. Eser son olarak Mehmet Çavuşoğlu’nun bir takdim yazısı ve kitapta geçen terimlerin alfabetik indeksiyle birlikte tıpkıbasım halinde Mimar Sinan Üniversitesi yayınları arasında da çıkmıştır (İstanbul 1987).

BİBLİYOGRAFYA:

Ahmed Cevdet [Paşa], Belâgat-ı Osmâniyye, İstanbul 1298; Tercümân-ı Hakîkat, nr. 1109, İstanbul 25 Şubat 1882; Kâzım Yetiş, “Cevdet Paşa’nın Belâgat-ı Osmânîyesi ve Uyandırdığı Akisler”, KAM, XII/1 (1983), s. 51-64; XII/2 (1983), s. 57-74; XIII/1 (1984), s. 43-61; a.mlf., “Abdurrahman Süreyya”, DİA, I, 173-174; Christopher Ferrard, “The Belāġat-ı ǾOŝmānīye of Aĥmed Cevdet Paşa and its Critics”, Osm.Ar., VII-VIII (1988), s. 309-346.

Kâzım Yetiş