BEKRÎ, Ebü’l-Mekârim

أبو المكارم البكري

Ebü’l-Mekârim Şemsüddîn Muhammed b. Ebi’l-Hasen Muhammed el-Bekrî (ö. 994/1586)

Şâzeliyye tarikatı Vefâiyye kolunun Bekriyye şubesinin kurucusu Mısırlı mutasavvıf.

930’da (1523) Kahire’de doğdu. Ebyazü’l-vech, el-Kutbü’l-Bekrî, el-Bekriyyü’l-kebîr, Sîdî Muhammed el-Bekrî gibi unvanlarla tanınır. Ebü’l-Hasan el-Bekrî’nin


oğludur. Kaynaklarda yedi yaşında hâfız olduğu, aynı yıllarda İbn Mâlik’in el-Elfiyye’sini, on yaşına gelince de Ebû İshak eş-Şîrâzî’nin et-Tenbîh adlı Şâfiî fıkhına dair eserini ezberlediği zikredilir. Babası Ebü’l-Hasan el-Bekrî, Ahmed er-Remlî, Nâsırüddin el-Lekanî ve Mısır’ın diğer tanınmış âlimlerinden dinî ilimleri öğrenen Ebü’l-Mekârim on altı yaşında iken Şâfiî fıkhına dair küçük bir eserle bazı tasavvufî risâleler kaleme aldı. On sekiz yaşına gelince babası tasavvufî konularda konuşmak ve vaaz etmek için kendisine izin verdi. Yirmi bir yaşında Câmiu’l-ebyaz’da hadis, fıkıh ve kıraat dersleri vermeye başladı, ayrıca tasavvuf sohbetlerine ve vaazlarına da devam etti. Lakabı Zeynelâbidîn olmakla beraber daha çok Şemseddin unvanıyla tanındı. Zeynelâbidîn ise oğlunun ve torununun lakabı olarak kaldı. Babasının, kendisinin, oğlunun ve torununun adlarının Muhammed olması, aile fertleri ve eserlerinin birbirine karıştırılmasına sebep olmuştur. Mısır’da Beytü’s-Sıddîk ve Beytü’l-Bekrî diye tanınan bu aile mensupları şeyhü meşâyihi’s-sûfiyye ve nakîbüleşraflık görevlerini de üstlenmişlerdir. Bunları temsil eden Bekrî’ye Şeyhü’s-seccâde deniliyordu. Aile gücünü ve etkisini XX. yüzyıla kadar korumuştur.

Ebü’l-Mekârim el-Bekrî geniş bilgisinden başka tasavvuf konusundaki vaazları ve kerametleriyle kısa zamanda tanındı; şöhreti Kuzey Afrika, Hicaz, Suriye ve Anadolu’ya kadar yayıldı. II. Selim Ebü’l-Mekârim ve soyundan gelenler için vakıflar kurmuştu. Fas sultanı ve Mekke şerifi de kendisine hediyeler gönderiyorlardı. Büyük bir servete sahip olmasını ve sultanlar gibi yaşamasını tenkit edenlere, “Dünya gönlümüzde değil elimizde” diyordu (bk. Tevfik et-Tavîl, s. 119). Bekrî ile iki defa hacca gittiğini söyleyen Şa‘rânî onun huyu güzel, ifadesi düzgün, sabırlı ve haysiyetli bir kişi olduğunu söyler. Oğlu Ebü’s-Sürûr el-Bekrî kendisi hakkında el-Kevâkibü’d-dürrî fî menâķıbi’l-üstâź Muĥammed el-Bekrî adlı bir eser yazmış olup kaynaklarda bu esere atıfta bulunulmaktadır.

Ebü’l-Mekârim’in tasavvufla ilgili şiirlerini topladığı Tercümânü’l-esrâr adlı bir divanı, tarikat evradı ile ilgili Ĥizbü’l-Bekrî diye tanınan bir hizb*i ve tasavvufa dair bazı risâleleri bulunduğu kaynaklarda zikredilmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Gazzî, el-Kevâkibü’s-sâǿire, III, 67-72; İbnü’l-İmâd, Şeźerât, VIII, 431-433; Harîrîzâde, Tibyân, I, vr. 130b-140b; İbrâhim b. Âmir el-Ubeydî, ǾUmdetü’t-taĥkīķ fî beşâǿiri âli’ś-Śıddîķ, Kahire 1287, s. 153; Tevfik el-Bekrî, Beytü’ś-Śıddîķ, Kahire 1323; Abdülhay el-Kettânî, Fihrisü’l-fehâris, II, 1062; Ali Paşa Mübârek, el-Ħıŧaŧü’t-Tevfîķıyye, Bulak 1306, III, 428-430; Tevfik et-Tavîl, et-Taŝavvuf fî Mıśr, İskenderiye 1365/1946, s. 91-103, 119; Ziriklî, el-AǾlâm, VII, 285-286, 289; Kehhâle, MuǾcemü’l-müǿellifîn, XI, 281; Hasan b. Muhammed el-Büreynî, Terâcimü’l-aǾyân min ebnâǿi’zzamân, Dımaşk 1959, I, 257; Nebhânî, Kerâmâtü’l-evliyâǿ, I, 187-193; F. De Jong, Turuq and Turuq-Linked, Leiden 1978, s. 10.

Yakup Çiçek