BAHRÜLULÛM-i TABÂTABÂÎ

بحر العلوم طباطبائي

(ö. 1212/1797)

Meşhur Şiî âlimi.

Aslen Bürûcirdli olan büyükbabası Seyyid Muhammed, hem baba hem de anne tarafından Molla Muhammed Bâkır el-Meclisî’nin soyundandır. Bahrülulûm Kerbelâ’da doğdu (1155/1742). Burada önce babası Seyyid Murtazâ’nın, ardından Ahbârî ekolünün reisi olan Şeyh Yûsuf el-Bahrânî’nin yanında fıkıh okudu. Daha sonra Necef’e giderek Şeyh Muhammed Mehdî Futûnî ve Şeyh Muhammed Takī-i Devrakī’nin derslerinden faydalanarak fıkıh bilgisini geliştirdi. Tekrar


Kerbelâ’ya dönüp Muhammed Bâkır Bihbehânî’den icâzet aldı.

Bahrülulûm Meşhed’deki İmam Rızâ Türbesi’ni ziyaret etmek üzere 1772’de İran’a gitti. Bu arada İsfahan ve Horasan gibi önemli ilim merkezlerine uğrayıp asrın büyük âlimleriyle icâzet mübadelesinde bulundu. Ayrıca karşılaştığı birçok yahudinin müslüman olmasına vesile oldu. Horasan’da yaklaşık yedi yıl kadar Seyyid Mirza Mehdî-i İsfahânî’nin derslerine devam etti. Şiîler’de ilk defa kullanıldığı görülen “bahrü’l-ulûm” lakabının kendisine bu hocası tarafından verildiği söylenir. 1779 yılında Necef’e döndü ve aynı yıl hac vazifesini ifa etmek üzere Haremeyn’e gitti. Burada iki yıl kalarak ders ve fetva verdi. 1791 (veya 1793) yılında Muhammed Bâkır Bihbehânî ölünce Irak ve İran’daki bütün Şiîler’in yegâne dinî otoritesi haline geldi. Necef’te geniş bir ders halkası olan Bahrülulûm, hayatının sonlarına doğru sağlığının bozulması üzerine derslerine son verdi ve 1797 yılında burada vefat etti.

Aralarında Şeyh Ca‘fer Kâşifü’l-Gıtâ, Muhammed Cevâd el-Âmilî, Seyyid Muhammed Mücâhid, Şeyh Esedullah et-Tüsterî gibi âlimlerin de bulunduğu birçok talebe yetiştiren Bahrülulûm’un tek oğlu olan Seyyid Muhammed Bürûcirdî onun seviyesine çıkamamakla beraber şöhret bulmuş bir âlimdir.

Bahrülulûm’u çağdaşlarının birçoğundan ayıran özelliklerden biri onun sûfî meşrepli olmasıdır. Kerâmet sahibi olduğuna inanılan Bahrülulûm’un “sâhibü’z-zamân” (on ikinci imam) ile birçok defa görüştüğü ve hatta bir mülâkatında onun tarafından kucaklandığı Şiîler’ce söylenir. Bahrülulûm dervişleri sever ve korurdu. Diğer Şiî âlimlerin aksine meşhur bir Ni‘metullahî dervişi olan Nûr Ali Şah’ı tekfir* etmemekte direnmiş ve onu ölüm tehlikesinden kurtarıp Kerbelâ’dan gizlice ayrılmasını sağlamıştır.

Eserleri. Dinî bilgilerin yanı sıra matematik ve astronomi de bilen, Arapça ve Farsça şiir söyleyen Bahrülulûm’un başlıca eserleri şunlardır: 1. el-Fevâǿidü’r-ricâliyye. Daha çok hadis ricâlinden bahseden biyografik bir eserdir. Muhammed Sâdık Bahrülulûm ve Hüseyin Bahrülulûm tarafından Ricâlü’s-seyyid bahrü’l-Ǿulûm adıyla dört cilt halinde yayımlanmıştır (Tahran 1363 hş.). 2. ed-Dürretü’l-behiyye. Manzum bir fıkıh usulü kitabıdır. Muhtelif baskıları vardır (Tahran 1247, 1296, 1304, 1307, 1320, 1329; Tebriz 1292 [ed-Dürretü’l-manzûme ile birlikte]). 3. ed-Dürretü’l-manzûme. Bu da fıkha dair manzum bir eserdir. Birkaç baskısı mevcuttur (Tahran 1247, 1304, 1320; Tebriz 1292, 1307; Necef 1377). 4. el-Fevâǿid fî mühimmâti’l-usûl (Tahran 1271). 5. el-Manzûmât fi’r-ricâl (Tahran 1306). 6. Hâşiyetü MeǾâlimi’l-usûl (Tahran 1316).

Bahrülulûm’un basılmış eserlerinin dışında çoğunluğu fıkha dair yirmi kadar kitap ve risâlesi de bulunmaktadır (bunların isimleri ve bulundukları kütüphaneler için bk. Bahrülulûm-i Tabâtabâî, I, 92-95).

BİBLİYOGRAFYA:

Bahrülulûm-i Tabâtabâî, Ricâlü’s-seyyid bahrü’l-Ǿulûm: el-Fevâǿidü’r-ricâliyye (nşr. M. Sâdık Bahrülulûm-Hüseyin Bahrülulûm), Tahran 1363 hş., I, 11-118; Nûr Ali Şah, Cennâtü’l-viśâl (nşr. Cevâd Nûrbahş), Tahran 1348 hş., nâşirin girişi, s. V-VI; Muhammed b. Süleyman et-Tunûkabûnî, Ķıśaśü’l-Ǿulemâǿ, Tahran, ts., s. 168-174; Muhammed Bâkır el-Hansârî, Ravżâtü’l-cennât, Tahran 1304/1887, s. 677; Mirza Hüseyin en-Nûrî, Müstedrekü’l-vesâǿil, Tahran 1321/1903, III, 384; Reyhânetü’l-edeb, I, 234-235; Hânbâbâ, Fihrist-i Kitâbhâ-yi Çâpî-yi ǾArabî, Tahran 1344 hş., s. 297, 357, 360, 683, 921; Hamid Algar, Religion and State in Iran, 1785-1906: The Role of the Ulama in the Qajar Period, Berkeley 1969, s. 57, 59, 66, 69; Ali Devvânî, Aka Muhammed Bâkır b. Muhammed, Tahran 1363 hş., s. 171-187; AǾyânü’ş-ŞîǾa, X, 158-163.

Hamid Algar