AYNİYYET

عينيت

Kendi kendisiyle aynı olma, değişen durumlarda değişmeden kendisi olarak kalma anlamında bir mantık terimi.

Latince identitas, Fransızca identité, İngilizce idendity ve Arapça’da hüviyye kelimeleriyle karşılanan ayniyyet, “bir şeyin hususiyeti, kendisine ait münferit varlığı ve şahsiyeti” mânalarına da gelir. Karşıtı gayriyyettir. İslâm mantık literatüründe özdeşlik kavramı daha çok ayniyyet, hüviyyet* bazan da hüve hüve* terimleriyle ifade edilmiştir. Fârâbî eş anlamlı olarak aldığı hüviyyet ve ayniyyeti, “bir şeyin kendine has birliği, şahsiyeti, en belirgin özelliği ve öz varlığı” şeklinde tarif etmiş ve “o, odur” şeklindeki bir sözün tanıtılan şeye ait hüviyyet, özellik ve varlığı göstermiş olacağını ifade etmiştir (et-TaǾlîkāt, s. 21).

Düşünce tarihinde ayniyyet kelimesi başlıca şu anlamlarda kullanılmıştır: 1. Bir şeyin kendi kendisiyle birliğini ve aynîliğini belirtir; meselâ “eş-Şeyhü’r-reîs; o, Ebû Ali İbn Sînâ’dır” sözünde olduğu gibi. 2. Bazan bir şahıs veya cevher karşılığında kullanılır. Bu, o şahsın veya cevherin niteliklerinin çeşitli zamanlarda değişmesine rağmen, bir zat veya bir cevher olarak değişmeyen özü ifade eder. Söz gelimi Ahmet bir yaşında iken de yetmiş yaşında iken de Ahmet’tir. Bu zaman zarfında Ahmet’te nitelik ve nicelik olarak çok şey değişse de değişmeden aynı kalan onun şahsiyeti ve hüviyetidir. 3. Birleşik iki şey arasındaki mantıkî bir alâkadır; matematik ayniyyet veya cebirdeki eşitlikler gibi. Burada denklemde yer alan harflerin değerleri değiştiği halde iki tarafın eşit olduğu ve aynı değeri taşıdığı görülür. Meselâ (X+Y)2= X2+Y2+2XY. Bu ayniyyet sûrî (formel) mantıkta eşitlik işareti olan (=) ile (A=A gibi), sembolik mantıkta ise (≡) işaretiyle gösterilir. 4. Bir de ayniyyet felsefesi (philosophie de l’identité) vardır ki bu da tabiatla fikri, ideal olanla reel olanı ve madde ile ruhu birlikte düşünen, onları ayrılmaz bir birlik olarak telakki ederek mutlaka irca eden görüştür.

Sûrî mantığın tesbit ettiği en genel akıl ve düşünme prensipleri ayniyyet, çelişmezlik ve üçüncü şıkkın imkânsızlığı prensipleridir. Bunlar arasında mantığın en esaslı prensibi ayniyyettir. Diğer prensipler gibi o da tarif edilmez; ancak benzerlik ve eşitlik gibi bilinen başka kavramlarla karşılaştırılarak açıklanabilir. Bununla birlikte ayniyyet ne benzerlik ne de eşitliktir. Çünkü eşitlik benzerliğin sınır halidir; eşitlik ve benzerlik karşılaştırılan iki şey arasında olur; oysa “aynı” (özdeş) olan, bir ve aynı şeydir.

Ayniyyet ilkesi mantıkta “A, A’dır” veya “A=A’dır” diye ifade edilmiştir. İlk bakışta pek basit görünen, hatta verimsiz bir ilke izlenimi uyandıran “A, A dır” ifadesi, doğru düşünmek için zihnin uyması gerekli birinci ilkedir. Zihnin diğer ilkelere uyabilmesi de ancak bu ilkeye bağlı kalmakla mümkün olur. Çünkü ayniyyet ilkesine uymayan bir zihin için çelişmezlik ve üçüncü şıkkın imkânsızlığı ilkeleri bir anlam ifade etmez.

Yukarıdaki “A, A’dır” ifadesinde, A’nın ne olduğu belirtilmemekle beraber onun bir kavram ya da bir önermeyi gösterebileceği bildirilmiştir. Buna karşılık A’nın bir varlığı gösterdiği benimsenerek, “Var olan vardır, yok olan yoktur, öyleyse varlıktan yokluğa, yokluktan varlığa geçilemez; var olan olduğu gibi kalır” diye düşünülmüştür. Değişmenin imkânsızlığını dile getiren bu görüşü Aristo değişmeyi mümkün kılacak şekilde şöyle yorumlamıştır: “Aynı şey aynı süjede aynı bakımdan ve aynı zamanda hem var hem yok olamaz”. Ancak sonraki mantıkçılar, ayniyyet ilkesinin mantıkta sadece önermeleri ilgilendirmesi ve şu şekilde ifade edilmesi gerektiğini düşünmüşlerdir: “Bir önermenin değeri olduğu gibi kalır”. Bu sonuncu anlayışa göre bir önermeyi bir kere doğru veya yanlış diye kabul ettikten sonra artık onun bu değerini değiştirmeye hakkımız yoktur; yani bir kere doğru olan her zaman doğrudur, bir kere yanlış olan her zaman yanlıştır. Çünkü mantıktaki ayniyyet prensibinde A bir obje değil, düşünce ve düşünceden ortaya çıkan bir hükümdür. Şayet ayniyyet “A=A’dır” şeklinde ifade edilirse bu mantıktan çok ontolojik bir ifade olur. Zira burada A’nın ne olduğu belirtilmediği gibi, A’nın A olduğunu veya A’ya eşit olduğunu bilmek zihnî bir neticeye ulaştırmaz. Bu formüldeki iki ayrı A, dil bakımından ve kâğıt üzerine yazılarak ifade edildiği için iki tanedir. Aslında ayniyyet prensibi tam bu ikiliğin olmadığını ifade etmektedir.

Öte yandan ayniyyet ilkesini çelişmezlik ilkesinden ayırmak gerekir. Çünkü çelişmezlik ilkesinde “doğru”nun karşısında onun karşıtı olmak üzere “yanlış” yer alır. Bunun gibi ayniyyet ilkesini üçüncü şıkkın imkânsızlığı ilkesinden de ayırmak gerekir. Çünkü bu son ilkede iki ayrı önerme bulunur ve bunlardan biri doğru, diğeri yanlış olup bu iki önerme birbirinin çelişiğidir.

BİBLİYOGRAFYA:

et-TaǾrîfât, “hüviyye” md.; İsmail Fenni, Lugatçe-i Felsefe, “Identité” md.; A. Lalande, Vocabulaire Technique et Qritique de la Philosophie, “Identique” md.; Cemîl Salîbâ, el-MuǾcemü’l-felsefî, “el-hüve hüve” md.; Aristo, Organon II: Önerme (trc. Hamdi Râgıp Atademir), İstanbul 1963, II, 15 vd.; Fârâbî, et-TaǾlîkāt, Haydarâbâd 1346, s. 21; Ebü’l-Bekā, el-Külliyyât, Bulak 1281, s. 382-383; A. Reymond, Lojik Prensipleri ve Muasır Tenkit (trc. Hilmi Ziya Ülken), Ankara 1942, s. 33, 47-51, 100; Vehbi Eralp, “Prensipler ve Bazı Mantık Prensipleri”, Felsefe Arkivi, sy. 18, İstanbul 1972, s. 6-8; A. E. Taylor, “Identity”, ERE, VII, 95-99.

Hasan Şahin