AVŞAR

Türkiye Türkleri’nin ataları olan Oğuz elinin en tanınmış boylarından biri.

Bu boyun adı Kâşgarlı Mahmud (XI. yüzyıl) ve Fahreddin Mübârek Şah’ın (XIII. yüzyıl başı) listelerinde Afşar, Reşîdüddin (XIV. yüzyıl başı) ile ona dayanan Yazıcıoğlu (XV. yüzyıl) ve Ebü’l-Gāzî (XVII. yüzyıl) listelerinde de Avşar şeklinde geçer. Moğol istilâsından önceki vekāyi‘nâmelerde Kâşgarlı ve Fahreddin Mübârek Şah’ı teyiden Afşar şekline rastlanmaktadır. XIV - XVII. yüzyıllarda Anadolu’da her ikisi de görülmekle beraber Avşar şekli çok daha yaygındır. İran kaynaklarında bu boyun adı XVI. yüzyıldan itibaren sadece Afşar şeklinde yazılmaktadır. Bugün İran’da bu boya mensup oymaklar ve köylüler de boylarının adını aynı şekilde, yani “Afşar” olarak söylemektedirler. Kâşgarlı ve Reşîdüddin, diğer Oğuz boyları gibi Avşarlar’ın da damgalarını vermişlerdir. Bundan başka Reşîdüddin Avşarlar’ın, kendilerine en yakın diğer üç boy (Kızık, Beğdili, Karkın) ile ortak olan totemlerinin tavşancıl, şölenlerdeki (toy) ülüşlerinin (koyunun yemeleri için kendilerine törece tahsis edilmiş kısmı) sağ umaca (kısım) olduğunu bildirmiştir. Yine aynı müellife göre avşarın mânası “çevik, ava meraklı” demektir.

Oğuzlar’ın İslâmiyet’ten önceki tarihlerine dair rivayetlerde Avşar’la ilgili herhangi bir hadiseden ve bu boya mensup beylerden bahsedilmez. Fakat İslâmiyet’ten önceki devirde hükümdar sülâlesi çıkarmış beş boydan birinin de Avşar olduğu bildirilir (diğer boylar Kayı, Eymür, Yazır ve Beğdili). Selçuklu hânedanının büyük siyasî başarıları ve Karahıtaylar’ın Türkistan’da hâkimiyet kurmaları, Oğuzlar’dan pek kalabalık kümelerin Seyhun boylarındaki yurtlarından ve hatta Mangışlak ve Balkan (Balhan) bölgelerinden göçüp Orta ve Yakındoğu ülkelerine gelmelerine sebep oldu. Gelen yirmi dört Oğuz boyundan pek azı tarih kaynaklarında akisler bırakabildiler ki bunlardan biri de Avşarlar’dır.

1. Hûzistan’daki Avşar (Afşar) Beyliği. 530 (1135-36) tarihlerinde İran’ın Hûzistan eyaletinde kalabalık sayıda bir Türkmen topluluğu yaşamaktaydı. Bu Türkmen topluluğu buraya, Karahıtaylar’ın Türkistan’da hâkimiyet kurmaları yüzünden meydana gelen baskılar sonucu göç etmişti. Bu topluluğun içinde Avşarlar’ın kalabalık bir obası vardı. Bu Avşar obasının başında da Arslan oğlu Yâkub bulunmaktaydı. Arslan oğlu Yâkub Hûzistan kasabasında oturuyordu. Avşarlar ile birlikte gelmiş olan kalabalık bir Salur (Salgur) obası da komşu Kûh-gîlûye bölgesinde yurt tutmuştu. Bunların da başında Mevdûd oğlu Sungur bulunuyordu. Sungur 543’te (1148-49) Şiraz’ı zaptederek Salgurlu Devleti’ni kurdu. Avşar beyi Yâkub Fars’ı ele geçirmek veya Sungur’u kendisine tâbi kılmak için birkaç defa Salur beyinin üzerine yürümüş ise de başarı elde edememişti. Yâkub Bey’den sonra Hûzistan’daki Avşarlar’ın başına Şumla geçti. Şumla bu Avşar beyinin adı olmayıp lakabı idi. Şumla’nın asıl adının Aydoğdu ve babasınınkinin de Güç Doğan (Küş Togan, Küç Togan) olduğu bilinmektedir. Şumla’nın Yâkub Bey ile akraba olup olmadığı hakkında ise hiçbir kayıt mevcut değildir. Selçuklular’dan Sultan Mesud zamanında Hûzistan’ın bir kısmı ile Lûristan’ın bazı yerlerini idare eden Şumla, bu son büyük Selçuklu hükümdarının ölümünden sonra Hûzistan’a döndü ve burayı tamamıyla idaresi altına aldı. Böylece siyasî durumdan da faydalanarak Hûzistan’da bir beylik kurmaya


muvaffak oldu (550 / 1155). 571’de (1175) ölen Şumla ve kendisinden sonra 591 (1194-95) yılına kadar hüküm süren oğulları Hûzistan’da kırk kadar kaleye sahip idiler. Fakat hepsi de babaları gibi dirayetli olmadıklarından ülkelerini Abbâsîler’e kaptırdılar. Onlardan birinin veya bazılarının para kestirdikleri de bilinmektedir. Burada, el-Cezîre ve Suriye’yi idare etmiş olan Zengîler hânedanının Avşarlar’a mensup olmadıkları da belirtilmelidir.

2. Moğol Hâkimiyetinden Sonraki Devirlerde Avşarlar. XV ve XVI. yüzyıl Osmanlı tahrir defterlerinde Avşarlar’a ait pek çok yer adı görülmektedir ki bu yer adları ile Avşarlar Kayılar’dan sonra ikinci sırada yer almaktadır. Bu da Avşarlar’ın Anadolu’nun bir Türk yurdu haline gelmesinde Kayı ve Kınıklar gibi birinci derecede rol oynadıklarını kesin bir şekilde göstermektedir. Yazıcıoğlu’na göre Karamanoğulları da Avşar boyuna mensuptur.

Moğol hâkimiyetinin Anadolu’ya yayılması üzerine Anadolu’dan Suriye’ye 40.000 çadır Türkmen göç etmişti. Bu Türkmenler bilhassa Kuzey Suriye’de pek yoğun bir topluluk teşkil etmişler ve pek geniş bir saha içindeki siyasî hadiselere, göçlere ve parçalanmalara rağmen Bozok ve Üçok şeklindeki eski el (il) teşkilâtlarını da korumuşlardı. Daha ziyade Halep, Antep ve Antakya bölgelerinde yaşayan bu Türkmenler’in Bozok kolunu meydana getiren boyların başında Avşarlar geliyordu. Türkiye’de ve İran’daki Avşar oymaklarının, Orta ve Batı Anadolu’daki bazı küçük oymaklar müstesna olmak üzere, hepsi bu ana koldan ayrılmışlardır. Ayrıca Dulkadırlı eli arasında İmanlu Avşarı adlı önemli bir Avşar kolu olduğu gibi Kozan yöresinde de kuvvetli bir Avşar kolu vardı. Kuzey Suriye Avşarları ise başlıca üç aile tarafından idare edilmiştir. Bu aileler Köpek oğulları, Gündüz oğulları ve Kut Begi oğulları idiler. Bu ailelerden Köpek oğullarının Antep bölgesinde, Gündüz oğullarının Amik ovasında, Kut Begi oğullarının da Halep bölgesinde yaşadıkları anlaşılmaktadır.

3. XVI ve XVII. Yüzyıllarda Anadolu’da Avşarlar. a) Halep Türkmenleri. Akkoyunlu ve Safevî devletlerinin Türk göçebe teşekküllere dayanması dolayısıyla Anadolu’dan İran’a göç eden Türkmen toplulukları arasında Avşarlar da vardı. Ancak yine de XVI ve XVII. yüzyıllarda Anadolu’da Avşarlar’ın yoğun bir şekilde Halep Türkmenleri içinde bulunduğu dikkati çeker. Nitekim XVI. yüzyılın ilk yarısında yapılan tahrir*de Halep Türkmenleri arasında Köpekli Avşarı ve Gündüzlü Avşarı boyları ile müstakil bir Avşar oymağı görülmektedir. Bunlardan Köpekli Avşarları on beş obaya ayrılmıştı. Bu obalardan Köçeklü, Sekiz, Alplu, Delüler, Aydoğmuş Beglü kayda değer. Bunlardan Köçeklü daha sonra müstakil ve büyük bir oymak haline gelmiş, Sekiz, Suruç’un Şeyh Çoban köyünde yerleşmiş, Alplu’nun bir bölüğü İran’a gitmiş, Delüler ise varlığını son zamanlara kadar sürdürmüştür. Köpeklü Avşarı’nın Yeni İl ve Boz Ulus’ta bazı kolları vardır. Gündüzlü Avşarı’nın ise nüfusu daha az olup sekiz obadan meydana gelmektedir. Bu husus Gündüzlü Avşarı’ndan önemli bir kısmın İran’a gitmiş olması ile izah edilebilir. Müstakil Avşar oymağına gelince, bu oymak XVI. yüzyılın ikinci yarısında 158 vergi hanesinden ibaret idi. Memlükler devrinde dirlik* sahibi olan bu oymak Osmanlı devrinde de bu dirliğini muhafaza etmiştir. XVI. yüzyılın ikinci yarısında özellikle oymakların başlarındaki eski bey ailelerinin ortadan kalktığı görülmektedir. Bunun sonucu oymakların başındaki bey ailelerinin yerlerini obaları idare eden ve “ağa” unvanını taşıyan kethüdâ aileleri almıştır. Nitekim 1581 yılında Avşarlar’ın başında Receb, Bahri ve Küçük Minnet adlı kethüdâlar bulunuyordu. Bunlardan Receb oğulları öyle bir nüfuz ve kudrete sahip olmuşlardı ki, XVII. yüzyılda Avşarlar çok defa Receblü Avşarı adıyla tanınmışlardır. Bu Avşarlar’ın daha XVI. yüzyılın ikinci yarısında Zamantı ırmağı boylarında yaylaya çıktıkları da bilinmektedir. Avşarlar 1687 yılında Avusturya’ya yapılan sefere çağırıldıkları gibi, Receb oğulları ile diğer bey ve kethüdâların idaresinde 1690 yılındaki sefere de katılmışlardır.

Diyarbekir bölgesindeki Boz Ulus arasındaki Avşar varlığının büyük bir kısmı yahut hepsi Halep Türkmenleri Avşarları’nın kollarından meydana gelmiştir. 978 (1570-71) yılında Boz Ulus’taki Avşar kollarından Mehmed Kethüdâ’nın idaresindeki 804 vergi nüfuslu Avşar kolu ile 367 ve 109 nüfuslu Köpeklü Avşarı obaları dikkati çekmektedir. Bunlardan başka diğer kethüdâların idaresinde daha birçok Avşar obaları vardır. Avşarlar’ın Boz Ulus’un her üç kümesindeki obalarından bazıları, Boz Ulus’un XVII. yüzyılın başlarında Orta Anadolu’ya göç eden teşekkülleri arasında bulunmuşlar ve daha çok Karaman eyaletinde yurt tutmuşlardır. Boz Ulus’un bilhassa Şam Türkmenleri’ne mensup bazı Avşar obaları ise Boz Ulus’un bir kısmı ile eski yerlerinde kalmıştır. Vesikalarda “Boz Ulus Mândesi” (Boz Ulus kalıntısı) adı verilen bu kısım, XVIII. yüzyılın sonlarında Rakka bölgesine iskân edilmişse de bu topluluğa mensup obalar birer ikişer Anadolu’nun batı taraflarına gitmişlerdir. 1716 yılında Balıkesir vilâyetinin Mihaliç kazasında görülen Köpeklü Avşarı obası, Boz Ulus’a bağlı olan Köpeklü Avşarı’ndan başkası değildir. Diğer taraftan Boz Ulus’a dahil olan Avşarlar’dan bazı obaların diğer birçok Türkmen oymakları gibi Şah Abbas devrinde İran’a gitmiş oldukları anlaşılmaktadır. b) Dulkadırlı Avşarları. Dulkadırlı eli arasındaki Avşarlar aslında Kuzey Suriye Avşarları’nın bir kolu olup Maraş, Kars (Kadirli), Yeni İl ve hatta Bozok bölgesine dağılmış bir halde bulunuyorlardı. Bu Avşarlar’ın en önemli kolu İmanlu Avşarı olup Maraş bölgesinde yaşamakta idi. XVI. yüzyılın birinci yarısında İmanlu Avşarı’nın yirmi yedi obadan meydana geldiği görülmektedir. Bu obalardan bir kısmı Suriye çölünde kışlamakta, Maraş’ın muhtelif yerlerinde de yaylamakta idi. XVI. yüzyılın ikinci yarısında İmanlu Avşarı obalarının çoğu yaylak veya kışlaklarında ve Antep çevresindeki birçok köylerde yerleşerek göçebe hayatı terketmiş, bunlardan kalabalık bir kol da İran’a gitmiştir. c) Yeni İl Avşarları. Sivas-Gürün arasında yaşayan ve Yeni İl adı verilen Türkmen topluluğundaki Avşarlar’dan üç oba (Boynu Kısalu, Delüler, Sekiz) Köpeklü Avşarı’na, diğerleri de (Bidil Avşarı, Tâifî Afşarı, Kızıl Süleyman) İmanlu Avşarı’na mensup bulunuyorlardı. Bunlardan Bidil Avşarı Yeni İl’in çözülmesi üzerine batıya göç etmiş ve Ankara’nın Bâlâ kazası içinde yurt tutmuştur. Ankara’nın Mugan gölü yakınlarındaki bir yer bu oymağın adını taşımaktadır. d) Sis (Kozan) Avşarları. 1519 yılında Sis yöresindeki Avşar kolu yirmi


sekiz obaya ayrılmıştı. Bunlardan birkaçı müstesna diğerlerinin çeşitli ekinliklerde çiftçilik yaptıkları görülmektedir. Sis Avşarları’nın buraya 1375 yılındaki Memlük fethi sonucunda Suriye’deki ana Avşar topluluğundan gelmiş oldukları şüphesizdir. Çünkü Çukurova’nın fethine Memlük ordusu yanında Bozoklu ve Üçoklu Türkmenleri de katılmışlardı. Fakat bu Avşarlar’ı, XVIII. yüzyıldan itibaren Halep bölgesine gitmeyip Çukurova’da kışlamaya başlayan ve Zamantı ırmağı kıyılarında yaylayan Avşarlar ile karıştırmamalıdır. Bu sonuncular, daha sonraki yüzyıllarda yaşamış Halep Türkmenleri Avşarları’dır.

Bütün bu Avşar topluluklarından başka, yine XVI. yüzyılda Uşak bölgesinde beş obaya ayrılmış oldukça kalabalık bir Avşar kolu yaşadığı gibi, Sivrihisar ve Aydın bölgelerinde de aynı adı taşıyan, nüfusları çok az oymaklar bulunuyordu.

4. XVIII ve XIX. Yüzyıllarda Anadolu’da Avşarlar. Ana boyun asıl kalıntısı olan Halep Türkmenleri Avşarları’nın torunları çeşitli olaylara rağmen 1865’te Fırka-i Islâhiyye gelinceye kadar güçlü bir oymak olarak Anadolu’da varlıklarını sürdürdüler. 1691’de Rakka bölgesine iskânı emredilen Türkmenler arasında bazı Avşar oymakları da vardı. Bunlar, Boz Ulus’un eski yurdunda kalan kısmına bağlı Avşarlar ile Yeni İl’e mensup Avşar oymakları idiler. Rakka bölgesinde sonraları Avşar Bucağı denilen yerin bunların yerleştirildikleri yöre olduğu bilinmektedir. Halep Türkmenleri Avşarları ise Receblü Avşarı, Kara Gündüzlü Avşarı, Bahrili Avşarı ve diğerleri olmak üzere dört beş oymağa ayrılmıştı.

Avşarlar XVIII. yüzyıldan itibaren kışlak olarak Halep yerine Çukurova’ya gitmeye başlamıştır. Bunların Çukurova’daki kışlakları Ceyhan kıyılarında idi. Devleti, Zamantı ırmağı kıyılarında yerleşeceklerine inandırmış olmalarına rağmen yerleşmek şöyle dursun sık sık komşu oymak ve köylerin hayvanlarını sürmüşler, bazan da tüccar kafilelerini basmışlardı. Nitekim bu yüzden 1703 yılında Rakka’ya sürüldülerse de fazla kalmayıp oradan kaçtılar ve Çukurova, Kayseri, Elbistan, Maraş yöresinde baskın ve yağmalara devam ettiler. Avşarlar 1856 yılında tekrar yerleştirilmeye çalışıldı ise de yine başarı sağlanamadı. Nihayet İstanbul’dan 1865 yılında Çukurova’ya gönderilen Fırka-i Islâhiyye, onları kışlak veya yaylaklarından birinde yerleşmeye mecbur bırakınca, Avşarlar yaylaklarında yerleşmek istediklerini bildirdiler. Fakat bu sırada yaylaklarına Kafkas muhacirleri yerleştirildiği için pek verimsiz topraklarda yerleşmek zorunda bırakıldılar. Bugün Avşarlar Kayseri’nin Pınarbaşı, Tomarza, Sarız kazalarıyla bunlara bağlı yetmişten fazla köye yerleşmiş olup eski oymak teşkilâtlarını henüz unutmuş değildirler. Ünlü Avşar kilimlerini de çok çalışkan Avşar kadınları dokurlar.

Türkmenler’in acı ve üzüntülerini ağıt ve bozlak şeklindeki ezgilerle dile getirdikleri bilinmektedir. Avşarlar bunları söylemekte en önde gelen oymaklardan biridir. Bozlak onların mûsiki hayatlarına o derece hâkim olmuştur ki kahramanlık maceralarını anlatan türküleri bile bozlak makamında söylerler. Onların adını taşıyan bir bozlak (Avşar bozlağı), özellikle Yozgat ve Kırşehir yörelerinde okunur. “Avşar beyleri” türküsü ise Burdur, Antalya, Denizli ve Muğla bölgesinin en sevilen türkülerinden biri olarak söylenir. “Avşar zeybeği” aynı yörelerde, “Avşar halayı” ise Kırşehir, Yozgat ve Keskin yörelerinde oynanmaktadır. Avşarlar büyük Türkmen şairi Dadaloğlu’nun da kendi oymaklarından olduğunu söylerler.

5. İran Avşarları (Afşar). Kaynaklarda daima Afşar yazılışı ile anılırlar. Daha XII. yüzyılda İran’ın Hûzistan eyaletinde Arslan oğlu Yâkub, Şumla ve oğulları idaresinde Avşarlar’ın bir beylik kurdukları daha önce görülmüştü (550 / 1155). Bundan sonra XV. yüzyılın sonlarına doğru bu ülkede yeniden Avşarlar’a rastlanır ki bunlar Akkoyunlu fethi neticesinde Anadolu’dan gelmiş Avşarlar idiler. 1501’de Safevî Devleti’nin kuruluşundan sonra da İran’a yeni Avşar oymakları geldiler. İran’daki büyük Avşar varlığını Anadolu’dan gelen bu Avşar oymakları meydana getirdi. Bu Avşarlar çeşitli bölgelerde yaşamakta ve ayrı ailelerin idaresinde bulunmakta idiler. Bu da daha çok onların İran’a farklı zamanlarda göç etmiş olmalarından ileri gelmiştir.

6. Mansur Bey (Kûh - Gîlûye) Avşarları. Uzun Hasan Bey’in henüz Akkoyunlu hükümdarı olmasından önce, onun yakın adamlarından biri olan ve Kûh - Gîlûye valisi bulunan Avşar Mansur Bey kalabalık bir Avşar grubuna sahipti. Şüphesiz Suriye Avşarları’na mensup olan Mansur Bey daha sonra diğer birçok Akkoyunlu beyleri gibi Safevî Devleti kurucusu Şah İsmâil’e itaatini arzetmiş ve onun tarafından 1505’te Fars valisi tayin edilmiştir. Akkoyunlular’ın yükseliş, çöküş ve nihayet yıkılışına şahit olan ve en sonunda Kızılbaş tacını giyen Avşar Mansur Bey’in oğul ve torunlarının Şah Abbas devrine kadar Kûh - Gîlûye vilâyetini idare ettikleri bilinmektedir. Bunlardan Mansur Bey evlâdından Halil Han 10.000 Avşar’a kumanda ediyordu. Halil Han’ın oğlu Şah Kulı Han ile akrabasından Hasan Han, uzun yıllar Kûh - Gîlûye’de birbirlerine hasım olarak yaşadıktan sonra, Şah Kulı Han 998 (1590) yılında Şiraz’da Şah Abbas’ın teşvikiyle hasmı Hasan Han tarafından öldürüldü. Gelişen olaylar üzerine Avşarlar yurtlarından çıkarıldılar. Onlardan bir bölüğü Horasan’a, bir bölüğü de Urmiye’ye gitti. Böylece Kûh-Gîlûye bölgesi Avşar yurdu olmak vasfını kaybetti. Kûh-Gîlûye Avşarları Gündüzlü ve Araşlu obalarından meydana gelmişti. Gündüzlü obası XIV ve XV. yüzyıllarda Suriye’de yaşayan Gündüzlü Avşarı’nın bir kolu olup Akkoyunlu fethi sonucu Mansur Bey’in idaresinde İran’a göç etmişti.

Avşarlar’dan bir kol da XVI. yüzyılın birinci yarısında Hûzistan’da yaşamaktaydı. Bu Avşarlar da Gündüzlü Avşarı’ndan olup buraya Akkoyunlu fethi dolayısıyla gelmişlerdi. Bunların başında 946’da (1539-40) Mehdi Kulı Sultan bulunuyordu ve bu bey, Şah Tahmasb’ın emriyle kardeşi tarafından öldürülmüştü. Bundan sonra Hûzistan Avşarları’nın başında Haydar Kulı Sultan ile Ebü’l-Feth Sultan bulunmuşlardır. Şah İsmâil ve Tahmasb devirlerinde hangi Avşar obasına mensup oldukları bilinmeyen birçok Avşar beyleri görülmektedir.

Şah Tahmasb’ın 1576’da ölümü sırasında Safevî Devleti hizmetinde altı Avşar beyi görülmektedir. Bunlar Tahmasb’ın oğullarından Ahmed Mirza’nın lalası Araşlu Afşarı’ndan Aslan Sultan, Kûh - Gîlûye’de 10.000 Avşar’ın başında bulunan Halil Han, Sâve Valisi Mahmud Sultan, Kirman Valisi Yâkub’un kardeşi Yûsuf, Hezârcerîb Valisi İskender, Horasan’da Ferah ve Esfüzar Valisi Yeğen Sultan ile yine Horasan’da bir yerin valisi Köroğlu Hüsrev Sultan idi. Bu beylerin bulundukları yerlere göre Avşarlar’ın Hûzistan, Kûh - Gîlûye, Kirman ve Horasan olmak üzere dört bölgeye dağılmış bir halde yaşadıkları anlaşılmaktadır. Bu dört bölgeden Kûh - Gîlûye İran’daki Avşarlar’ın ana kolunun veya en kalabalık kısmının oturduğu yerdi. Şah Tahmasb’ın


halefleri II. Şah İsmâil (ö. 985 / 1577) ve Muhammed (hal‘i 995 / 1587) devirlerinde Avşarlar bu dirlik bölgelerini ve devlet idaresindeki mevkilerini korudular ve Ustacalu, Şamlu, Tekelü ve Türkmen oymakları arasındaki mevki ve ihtiras mücadelelerinin dışında kaldılar.

Şah Abbas devrinde (1587-1628) Avşarlar başlıca şu obalara ayrılıyorlardı: Gündüzlü, Araşlu, Usalu (veya Usallu, sonra Usanlu), Eberlü, Alplu, İmanlu Avşarı. Abbas devrinde Kûh - Gîlûye Avşarları’ndan bir bölük Urmiye yöresine, bir bölük de Horasan’da Ebîverd yöresine gönderildiler. Bu sebeple Kûh-Gîlûye bir Avşar yurdu olma vasfını kaybettiği gibi Hûzistan’daki Gündüzlü Avşarı da pek zayıf bir duruma düştü. Araşlular da Kûh - Gîlûyeli, diğer bir ifade ile Mansur Bey Avşarları’ndan idiler. Şah Muhammed devrinin son yıllarında (1584 - 1587) Usalu ile birlikte İsfahan taraflarında yaşıyorlardı. Şah Abbas Araşlular’ı Huvâr, Rey ve Simnân taraflarına sürdürdü. Araşlu’dan büyük bir bölüğün daha sonra Urmiye bölgesindeki boydaşlarının yanlarına gittiği görülüyor. Usalular’ın Şah Abbas devrinden önce İsfahan bölgesinde oturdukları bilinmektedir. Abbas devrinde ise İmam Kulı Han’ın idaresinde Batı İran’da Gâverûd yöresinde yurt tutmuşlardır. Eberlü’nün de Şah Abbas devrinden önce Kazvin bölgesinde yaşadıkları görülmektedir. Abbas bunların bir bölüğünü Ebîverd’e göndermiş, sonraları bunlara Gündüzlü’den de bir kol katılmıştır. İşte Afşar Nâdir Şah’ın Kırklu oymağı, herhalde Eberlü veya Gündüzlü’den çıkmış bir obadan başka bir teşekkül değildir. Alplu Avşarı’na gelince, bu oymak Halep Türkmenleri arasındaki Köpeklü Avşarı’nı meydana getiren kollardan biri idi. Alplu obasının Şah Abbas devrinde İran’a gelmiş olması pek muhtemeldir. Çünkü Alplu’ya dair, özellikle XVII. yüzyıldan itibaren Osmanlı kaynaklarında bir bilgiye rastlanmadığı gibi Şah Abbas devrinden önce de İran tarihlerinde adı görülmüyor. İmanlu Avşarı’na gelince, bu oba Türkiye’deki Dulkadırlı eli arasında yaşayan büyük İmanlu Avşarı’nın bir koludur. Bu kolun İran’a Şah Abbas devrinde geldiği kuvvetle ileri sürülebilir. Çünkü daha önce onun da adı İran’da yazılmış hiçbir kaynakta geçmemektedir. Diğer taraftan XVI. yüzyılın sonlarında başlayan ve uzun bir zaman devam eden Celâlî ayaklanmaları yüzünden pek çok oymağın ve köylülerin İran’a gidip Şah Abbas’ın hizmetine girdiği bilinmektedir. Şah Abbas öldüğünde (1037/ 1628) Avşarlar’dan yalnız Horasan’da Ferah ve Esfüzar Beylerbeyi Erdoğdu Han (Alplu’dan), Urmiye hâkimi Kelb Ali Sultan (İmanlu’dan) ve Gâverûd hâkimi İmam Kulı Sultan (Usalu’dan) devlet hizmetinde idiler. Bunun sebebi de Şah Abbas’ın Safevî Devleti’ni kuran ve yaşatan Kızılbaş Türk oymaklarının çoğuna ağır darbeler vurarak İran içine dağıtması, buna karşılık Osmanlılar’ı taklit ederek meydana getirdiği Kullar Ocağı’na mensup beyleri yükseltip onlara devletin en büyük mevkilerini vermiş olmasıdır.

XVIII. yüzyılın ilk çeyreğinin sonlarında, yani Nâdir Şah’ın siyasî sahnede görünmek üzere bulunduğu sırada Avşarlar’ın dağılışı şöyle idi: a) Urmiye Avşarları. Urmiye gölünün batısında Selmas ile Uşnu (Uşniye) arasında bulunan Urmiye şehri ve bölgesi, Avşarlar’ın kalabalık bir halde yaşadıkları yurtlarından biri idi. Burada ilk defa İmanlu Avşarı yurt tutmuştu. Bu oymağın bir kolu sonra Kasımlu adını taşıdı ki bu da Şah Abbas devrinde İmanlu Avşarı’nın başında bulunan Kasım Sultan’dan gelmektedir. Urmiye Avşarları’nın diğer oymakları Gündüzlü ve Araşlu idiler. Bunlar da buraya Kûh - Gîlûye’den gelmişlerdi. Yine bu Avşarlar’dan bir oymak da Mahmudlu adını taşıyordu ki onun da Araşlu’dan çıktığı anlaşılmaktadır. Urmiye Avşarları’nın tarihi, geçen yüzyılın ikinci yarısında Avşar’ın Mahmudlu oymağı Boybeyi ailesinden Mirza Reşid tarafından yazılmıştır (Târîħ-i Afşâr, nşr. M. Râmiyân - Ş. Afşar, Tebriz 1345-1346). b) Hamse Avşarları. Hamse, Kazvin ile Zencan arasındaki idarî bölgenin adıdır. Bu idarî bölgenin başşehri de Zencan idi. Altı bölük yani kazadan meydana gelen bu idarî bölgede de Avşarlar, bilhassa Kazvin’in güneybatısındaki yöreden başlayıp (bu yöre hâlâ Afşar adını taşır) Sayınkale ve Sultâniye’ye kadar uzanan yerlerde ve kuzeydeki Yukarı Târum ve Aşağı Târum’da ve hatta Halhal çevresinde yoğun bir şekilde yaşamakta idiler. Bunlara genellikle Hamselü Avşarı denilirdi. XVIII. yüzyıla ait kaynaklardan, burayı idare eden Avşar beyleri de Hamselü, Târumî ve Halhalî nisbeleri ile anılırlardı. Hamse Avşarları’nın çoğunun Eberlü oymağından olduğu bilinmektedir. Yine XVIII. yüzyılda adı geçen Kutulu Avşarı’nın Hamse Avşarları’ndan olması mümkündür. c) Kirman Avşarları. Burada Şah Tahmasb devrinden beri Avşarlar yaşamakla beraber diğer bölgelerdeki gibi siyasî bir varlık gösterememişlerdir. Kirman Avşarları’nın hangi oba veya obalardan meydana geldikleri de bilinmemektedir. d) Horasan Afşarları. Şah Tahmasb devrinde Horasan’da Herat’ın güneyindeki Esfüzar bölgesi ile Sîstan’daki Ferah bölgesi Avşar beyleri tarafından idare edilmiştir. Fakat daha sonra buradaki Avşarlar’ın ne oldukları bilinmemektedir. Bununla beraber Kirman Avşarları belki bunlar veya bunlardan olabilirler. Asıl Horasan Avşarları, Şah Abbas’ın Kûh - Gîlûye’den Ebîverd sınır bölgesine sürdüğü Gündüzlü ve Araşlu oymaklarına mensup obalar idi. Anlaşıldığına göre Nâdir Şah’ın adını duyurduğu günlerde bu adlar ortadan kalkmış ve onların yerini Köse Ahmedlü ve Kırklu almıştır. Nâdir Şah’ın da bunlardan Kırklu obasına mensup olduğu bilinmektedir. Bu kalabalık Avşar topluluklarından başka Hûzistan’da (Gündüzlü’den), Kûh - Gîlûye’de (aynı oymaktan veya Araşlu’dan) ve Fars’ta Kâzerûn bölgesinde çok daha az nüfuslu Avşar oymakları vardı. XVIII. yüzyılın ilk çeyreğindeki İran Avşarları’nın dağılışına ait bu tablonun pek değişikliğe uğramadan zamanımıza kadar devam ettiği söylenebilir.

Avşarlar, Kaçar Feth Ali Şah devrinde İran’ı ziyaret etmiş olan A. Dupré’nin


eserinde, İran’da Türkçe konuşan oymakların nüfus bakımından başında yer almaktadır. Bu seyyaha göre Urmiye Avşarları Kasımlu ve Araşlu adlı iki kola ayrılmakta, bu kollar da Karaçlu, İmamlu, Dâvudlu, Usallu, Kılıçlu, Gani Beglü, Kileli, Tutmaklu, Adaklu, Kara Hasanlu, Ali Beklü, Terzilü, Şah Buranlu, Yeherlü, Kûh - Gîlûyelü gibi obalardan meydana gelmektedir. Bu Avşarlar’ın nüfusları hakkında da 25.000 rakamı verilmektedir. Yine aynı seyyaha göre Avşarlar’dan diğer kollar Hamse’de 10.000 kişi, Kazvin çevresinde 5000 kişi, Hemedan yöresinde 7000 kişi, Tahran çevresinde 7000 kişi, Hûzistan’da Şüşter yakınlarında 10.000 kişi, Kirman’da 6000 kişi, Horasan’da 8000 kişi, Fars’ta 5000 kişi ve Mâzenderan’da da 5000 kişi yaşamakta idi. XIX. yüzyılın ortalarında İran’ı ziyaret etmiş olan Lady Shell’in eserinde de Avşarlar’ın yurtları, nüfusları ve hayat tarzlarına ait bilgi verilmektedir. Ona göre: Urmiye yerleşik 7000 ev; Mâzenderan 100 ev; Usanlu, Mâzenderan 50 ev; Kazvin - Tahran arasında 900 çadır; Usanlu, Huvâr ve Demâvend’de 1000 çadır ve ev; Afşar Şah Sevenleri Hamse 2500 çadır, Hamse 200 ev; Kirman 1500 ev; Kaçar - Afşar (Türk ve Lekler’den oluşmuş bir oymak), Fars 250 Türk evi, 100 Lek evidir. Zamanımızdaki İran Avşarları’nın hemen hepsi yerleşik hayata geçmiş, kendi tabirleriyle “tat” olmuşlardır. Yalnız 30-40 yıl önce Hûzistan’daki Gündüzlü Avşarları, Kûh - Gîlûye’deki Ağaçeri topluluğu arasındaki Afşar oymağı ile Kirman’daki 5000 çadırlık Afşar kümesinde göçebe hayatın özellikleri devam etmekte idi.

BİBLİYOGRAFYA:

Dîvânü lugāti’t-Türk, I, 56; Divānü Lugāti’t-Türk (Dankoff), I, 101; Divanü Lûgati’t-Türk Tercümesi, I, 66; Fahreddin Mübârekşah, Târîħ (nşr. E. Denison Ross), London 1927, s. 47; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, X, tür.yer.; Reşîdüddin, CâmiǾu’t-tevârîħ (nşr. K. Jahn), Wien 1969, tür.yer.; a.e. (nşr. A. A. Alizâde), Moskova 1965, s. 121; Makrîzî, Kitâbü’s-Sülûk (nşr. A. Âşûr), Kahire 1971, III, tür.yer.; İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire (Popper), VI-VII, tür.yer.; İskender Bey Münşî, Târîħ-i ǾÂlemârâ-yı ǾAbbâsî, Tahran 1334-35 hş., I-II; Mirza Mehdî Han, Cihângüşâ-yı Nâdirî, Tebriz 1277, tür.yer.; Ahmed Refik, Anadolu’da Türk Aşiretleri, İstanbul 1930, tür.yer.; Faruk Sümer, Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri - Boy Teşkilatı - Destanları, İstanbul 1980, s. 502; a.mlf., Safevî Devletinin Kurulma ve Gelişmesinde Anadolu Türklerinin Rolü, Ankara 1976, s. 246; M. Fuad Köprülü, “Avşar”, İA, II, 28-38; a.mlf., “Afshār”, EI² (İng.), I, 239-241; P. Oberling, “Afšār”, EIr., I, 582-586.

Faruk Sümer