ASSÂR-ı TEBRÎZÎ

عصّار تبريزي

Şemsüddîn Muhammed (ö. 784/1382)

Celâyirliler devrinde yaşayan İranlı şair.

Doğum tarihi belli değildir. Ailesi ve tahsil durumu hakkında da yeterli bilgi yoktur. Ancak birçok kasidesinde övgüyle bahsettiği devrinin büyük astronomu Abdüssamed Müneccim-i Tebrîzî’nin öğrencisi olmasından ve Mihr ü Müşterî adlı mesnevisinde verdiği bilgilerden iyi bir eğitim gördüğü, zamanında okutulan edebî ve dinî ilimlerin yanı sıra özellikle matematik ve astronomi gibi müsbet ilimleri de öğrendiği anlaşılmaktadır.

Meşhur İran şairi Selmân-ı Sâvecî’nin çağdaşı olan Assâr olgun denilebilecek bir yaşta Celâyirliler’den Şeyh Üveys’in (1356-1374) saray şairi olmuş, kasidelerinde birçok emir ve şehzadeyi övmüş, ancak devrinin karışıklıkları içinde umduğu ilgiyi göremeyince Tebriz’de inzivaya çekilmiş ve orada ölmüştür.

Eserleri. 1. Mihr ü Müşterî. Assâr’ın en meşhur eseri olup, 5120 beyitlik bir mesnevidir. Gerek nazmedildiği devirde gerekse sonraki asırlarda çok rağbet gören Mihr ü Müşterî 1377’de tamamlanmıştır. Yaşadığı dönem hakkında oldukça değerli bilgiler ihtiva eden bu eseri inzivaya çekildiği sırada, bir dostunun kendisinden mesnevi tarzında da şairlik kudretini göstermesini ısrarla istemesi üzerine kaleme almıştır. Nizâmî ile en yüksek seviyesine ulaşan bu türde onun kadar olgun ve güzel bir mesnevi nazmetmenin zorluğunu ifade eden Assâr, Mihr ü Müşterî’ye ilâhî aşkı terennüm ettiği için “Işknâme” de denebileceğini belirtir. Ancak eser sadece bir tasavvufî ve âşıkane mesnevi olmayıp bir taraftan şairin riyaziye ve astronomi sahasındaki geniş bilgisini ortaya koymakta, diğer taraftan da yaşadığı devrin müsbet ilimlerdeki seviyesini göstermektedir. Mesnevide gezegenler arasındaki nisbet ve âhenge dair verilen bilgilerin doğruluk derecesi geçen yüzyılda Almanya’da araştırılmış ve modern astronomi kanunlarıyla şaşılacak derecede bir uygunluk ve benzerlik gösterdiği tesbit edilmiştir (bk. Fleischer, ZDMG, XV, s. 389-396). Mihr ü Müşterî, İslâmî edebiyatlarda kozmik cisimlerin adları kullanılarak yazılan ilk mesnevidir. Sonraki yüzyıllarda bu eserin tesiriyle aynı adla veya başka kozmik cisimlerin adlarıyla İran ve Türk edebiyatında âşıkane ve tasavvufî duyguları ifade eden pek çok mesnevi kaleme alınmıştır. Assâr’ın kozmik cisimlerin isimlerini kullanmasının sebebi Senâî, Attâr ve Nizâmî gibi büyük mesnevi üstatlarının ele aldıkları konuları tekrar etmenin basit bir kopyacılık olacağı endişesidir denilebilir. Mihr ü Müşterî’nin İran, Türkiye ve Avrupa kütüphanelerinde pek çok nüshası mevcuttur. Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde de (Karatay, nr. 618-625) sanat değeri çok yüksek birkaç yazması vardır. Eser 1839’da Berlin’de Almanca tercümesiyle birlikte basılmıştır. Mihr ü Müşterî ilk olarak 1486’da Amasyalı Münîrî İbrâhim Çelebi tarafından Türkçe’ye nazmen tercüme edilmiştir (Millet Ktp., Ali Emîrî, manzum, nr. 1185). Aynı eseri 1562’de Ağacan b. Emîr Hüseyin de Türkçe’ye çevirmiştir (bk. Ethé, I, 718-719). Azmî Pîr Mehmed Efendi’nin (ö. 1582) II. Selim’in emriyle mesnevi tarzında tercümeye başladığı ve 1000 beyit kadar çevirdiği eseri oğlu Hâletî (ö. 1629) tamamlamıştır. Bu tercüme hakkında Mehmed Tâhir ve Meliha Anbarcıoğlu bilgi vermektedirler. Mihr ü Müşterî, Ümmüveledzâde diye bilinen Ali b. Abdülazîz (Keşfü’z-zunûn, II, 914), Kiçizâde Seyyid Ahmed Hüseyin (ö. 1599) (İÜ Ktp., TY, nr. 3550) ve şehnâmeci Lokman b. Seyyid Hüseyin (ö. 1601) tarafından da Türkçe’ye tercüme edilmiştir (Osmanlı Müellifleri, III, 136). 2. el-Vâfî fî tadâdi’l-kavâfî. Bir kafiye sözlüğünden ibaret olan bu eserin şimdilik bilinen iki yazma nüshası vardır. Bunlardan biri Süleymaniye Kütüphanesi’nde (Ayasofya, nr. 4161/3, vr. 57b-120ª), diğeri ise Kahire’de Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye’de bulunmaktadır. Assâr’ın bu eseri dışında aruz ve bedî ile ilgili eserler yazdığından söz edilirse de bunlardan günümüze kadar gelen olmamıştır. 3. Dîvân. Assâr’ın bir divan tertip ettiği kaydediliyorsa da bu eserin herhangi bir nüshası şimdilik bilinmemektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Keşfü’z-zunûn, II, 914; Rieu, Catalogue, II, 626-627; H. Ethé, Catalogue of the Persian Manuscripts in the Library of India Office, Oxford 1903, I, 718-719; Blochet, Catalogue, I, 133-135; M. Ali Terbiyet, Dânişmendân-ı Âzerbâycân, Tahran 1314 hş., s. 275-276; A. Hayyâmpûr, Ferheng-i Sühenverân, Tebriz 1340 hş., s. 394; Osmanlı Müellifleri, III, 136; Nefîsî, Târîh-i Nazm u Nesr, I, 204; Karatay, Farsça Yazmalar, nr. 618-625; FME, I, 303-304; Münzevî, Fihrist, II, 1277; Fleischer, “Notizen, Correspondenzen und vermischtes”, ZDMG, XV (1861), s. 389-396; Meliha Anbarcıoğlu, “Türk ve İran Edebiyatlarında Mihr u Mah ve Mihr u Müşterî Mesnevîleri”, TTK Belleten, XLVII/188 (1983), s. 1151-1189; H. Massé, “ǾAssar”, EI² (İng.), I, 720; Z. Safa, “ǾAssār Tabrizi”, EIr., II, 803.

Orhan Bilgin