AŞKÎ, Kadîm

XV. yüzyıl divan şairi.

Tezkirelerde ve diğer kaynaklarda hayatı hakkında fazla bilgi bulunmayan Aşkî, aynı mahlası taşıyan daha sonraki birkaç divan şairinden ayırt edilmek için “Kadîm” sıfatıyla anılmaktadır. Sehî Bey, tezkiresinde onun Fâtih Sultan Mehmed devri şair ve musahiplerinden, şiiri iyi bilen ve döneminde rağbet gören bir sanatkâr olduğunu belirtmektedir. Latîfî ise Aşkî’nin şiirlerinin sade ve “vezne uydurulmuş sözlerden ibaret” olduğunu, padişahtan gördüğü ilginin bu sebeple zamanın şairlerince kıskanıldığını kaydeder. Ayrıca Fenâî adlı bir şairin, Aşkî’nin günde 100 akçe almasını kıskandığı için, yazdığı bir beyiti naklederek yeteneksiz ve hünersiz kişilerin talihleri sayesinde itibar gördüklerinden şikâyetle sözlerini bitirir. Âşık Çelebi de Sehî ve Latîfî’ye uyarak tezkiresinde Aşkî’ye yer verdiğini, ancak onun anılmaya değer bir beytinin bile bulunmadığını söyler.


Tezkirelerin bu değerlendirmesine kısmen katılan S. Nüzhet Ergun, Silkü’l-leâl’de (bk. AHMED HASÎB EFENDİ) aynı görüşlerin tekrarlandığı bir manzumeyi nakletmekte, gazellerinde II. Murad ile bilhassa Fâtih’i metheden şairin kudretli bir sanatkâr olarak gösterilemeyeceğini; Fâtih’in Aşkî’ye olan teveccühünü onun sahip olduğu başka meziyetlerde aramanın daha uygun olacağını belirtmektedir.

Ancak Aşkî’nin Mecmûatü’n-nezâir ve Câmiü’n-nezâir’de bulunan gazelleri sanat bakımından mecmuadaki diğer şiirlerden daha az değerli değildir. Gerek Mecmûatü’n-nezâir’deki on gazel gerekse Fâtih gibi şiir ve edebiyattan anlayan bir padişahın Aşkî’ye verdiği değer, Sehî Bey’den sonraki tezkirecilerin yanıldığını göstermektedir. Nitekim Aşkî’nin şiirleri üzerinde kısa bir değerlendirme yapan V. Mahir Kocatürk, onun dile, duyguya ve mazmunlara hâkimiyet bakımından devrinin iyi bir şairi olduğunu, divan şiirini maddî duygu ve klasik sanat endişesiyle işlediğini, an‘anevî mefhum ve mazmunları Türk şiirine mal etmeye çalıştığını, bunda başarı göstermekle birlikte bâriz bir şahsiyet kazanamadığını ifade etmektedir.

S. Nüzhet Ergun, şiirlerinin divan halinde toplandığı bilinen Aşkî’nin divanının doksan sayfa hacminde ve 1000 beyit kadar olan bir nüshasının Ankara Eski Eserler Kütüphanesi’nde bulunduğunu bildirmektedir.

Hadîkatü’l-cevâmi‘de, Balat civarında bugün de aynı adla anılan Molla Aşkî Mescidi’nin şair Aşkî tarafından yaptırıldığı ve mezarının da orada olduğu kayıtlıdır.

BİBLİYOGRAFYA:

Ömer b. Mezîd, Mecmûatü’n-nezâir (nşr. Mustafa Canpolat), Ankara 1982; Sehî, Tezkire (G. Kut), s. 67; Âşık Çelebi, Meşâirü’ş-şuarâ, s. 246; Latîfî, Tezkire, s. 243; Kınalızâde, Tezkire, II, 635; Ayvansarâyî, Hadîkatü’l-cevâmi‘, I, 196; Nail Tuman, Tuhfe-i Nâilî, “Aşkî Kadîm” md., sıra nr. 2874, İÜ Şarkiyat Araştırma Merkezi Ktp.; Ergun, Türk Şairleri, II, 512; Kocatürk, Türk Edebiyatı Tarihi, s. 225.

İsmail Ünver