ÂSAFİYE CAMİİ

Bağdat’ta Dâvud Paşa Camii adıyla da anılan Osmanlı devri camii.

Şüheda Köprüsü’nün (Cisrü’ş-şühedâ, eski adı: Cisrü’l-Me’mûn) yanında, yıkılan Mevlevî tekkesinin yerine Bağdat Valisi Dâvud Paşa tarafından 1826-1830 yılları


arasında yaptırılmıştır. 1816-1831 yılları arasında vezirlik rütbesiyle Bağdat valiliği yapan Dâvud Paşa âlim, âdil ve zâhid bir kimse olduğundan “Âsafü’z-zamân” (zamanın veziri) lakabıyla anılmış ve camiye de bundan dolayı Âsafiye Camii denilmiştir. İki kubbeli ve çifte minareli olarak tuğladan inşa edilen cami, tekkeden kalan türbeyle birlikte kare bir plana sahiptir. 1964 yılında köprünün genişletilmesi sebebiyle kuzeybatıdaki minaresi yıkılarak diğer minaresine ikinci bir şerefe eklenmiştir. Daha sonraki tamirlerde de kubbelerle son cemaat yeri, revaklar ve cephe süslemeleri yenilenmiştir.

Müstansıriyye Medresesi’ne kadar uzanan avlunun kuzey ve batısında aynalı tonoz örtülü yapılarla abdest alma yerleri bulunmaktadır. Düz beton tavanla örtülü yeni son cemaat yerinden üç kapıyla harime geçilir. Orta kapı üzerinde dört beyitlik çinili inşa kitâbesi yer almaktadır. Ortadan geniş bir kemerle ikiye bölünen harim kısmı dokuzar metre çapında iki kubbeyle örtülüdür. Kubbeler kalın duvar-pâye sisteminin taşıdığı kemerler ve pandantiflere oturtulmuştur. Altta ikişer, üstte birer penceresi bulunan duvarların iki metre yüksekliğe kadar olan kısımları mermer kaplanmış, yukarı kısımları kireçle sıvanmıştır. Kıble duvarında olması gereken mihrap nişi, mekânı ikiye bölen kemerin duvarın orta hizasına rastlayan ayağına açıldığından, cemaatle kılınan namazlarda iki saflık bir alan kullanılamaz durumdadır. İç mimaride mihrap çinilerinin ve pandantiflerdeki baklava motiflerinin dışında süslemeye yer verilmemiştir. Ahşap minber sade ve basittir. Pâyeler arasında harimi üç taraftan saran mahfil yeni yapılmıştır. Dış cephelerdeki geometrik tuğla süslemelerle kubbeler ve minaredeki mozaik çiniler bölgedeki sanat geleneğinin etkisini taşımaktadır.

Âsafiye Camii, mihrap konumundaki aksaklık dışında, Dicle’nin kıyısında ferah mekânı ile Bağdat mimarisine değişik bir plan anlayışı getiren güzel bir Osmanlı eseridir.

BİBLİYOGRAFYA:

Mahmûd Şükrî el-Âlûsî, Târîhu mesâcidi Bagdâd ve âsâruhâ, Bağdad 1346, s. 28; Ya‘kub Serkîs, Mebâhisü ǾIrâkıyye, Bağdad 1948, I, 167-169; Abdülazîz Süleyman Nevvâr, Dâvûd Bâşâ: Vâlî Bagdâd, Kahire 1388/1968, s. 301; Y. İbrâhim es-Sâmerrâî, Târîhu mesâcidi Bagdâdi’l-hadîse, Bağdad 1977, s. 266; Abdüsselâm Uluçam, Irak’ta Türk Mimarî Eserlerinin Gelişmesi (doktora tezi, 1983), Atatürk Ünv. Fen-Ed. Fak., s. 115-118.

Abdüsselâm Uluçam