AKSIRMA

عطس

İslâm muaşeret âdâbında karşılıklı duaya vesile olan fizyolojik bir olay.

Aksırma, burun yollarında gelişen ve beyincikteki reflekse bağlı olarak ağızdan ve burundan soluk boşalmasını sağlayarak burundaki yabancı maddeleri temizleyen, esnemenin aksine insanda zindelik meydana getiren bir hadise olduğundan sağlık belirtisi kabul edilmiş ve İslâm’da bazı muaşeret kurallarına bağlanmıştır.

Hz. Peygamber üçe kadar aksırmanın sağlık, fazlasının ise nezle belirtisi olduğunu söylemiştir (bk. Tirmizî, “Edeb”, 5). Aksırma “Allah’ın sevip lutfettiği bir nimet” olduğu için (bk. Buhârî, “Edeb”, 125; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 89; Tirmizî, “Edeb”, 6) her nimet gibi ona da şükretmek gerekmektedir. Bunun için aksıran kişi ya “elhamdülillâh” (الحمد لله) veya “elhamdülillâhi alâ külli hâl” (الحمد لله على كل حال) demelidir. Bu ifadenin yerine Fâtiha’yı sonuna kadar okumanın sünnette yeri bulunmadığı gibi aksırdıktan sonra kelime-i şehâdet getirip peşinden hamdetmek de dinen mekruh sayılmıştır. Aksırırken ağzı elle veya mendille kapatmak sünnettir.

Aksıran kişinin “elhamdülillâh” demesi halinde yanında bulunanlardan birinin ona “yerhamükellah” (يرحمك الله) (Allah


sana rahmetiyle muamele etsin) diye dua etmesi, İslâm’ın muaşeret kurallarından sayılmıştır. Buna teşmîtü’l-âtıs denilmektedir. Hatta teşmît, müslümanın müslüman üzerindeki haklarından kabul edilmiş ve bu hakkın dünyada yerine getirilmediği takdirde kıyamet gününde talep edileceği bildirilmiştir. Aksırdığı halde hamdetmeyen ile hutbe okunurken aksırana karşılık vermek gerekmez. Ehl-i kitaptan olanlara ise “yehdîkümullah ve yuslih bâleküm” (يهديكم الله ويصلح بالكم) (Allah sizi doğru yola iletsin, halinizi düzeltsin) diye karşılık verilir. Bir rivayete göre de bu sonuncu dua, teşmîtin karşılığı olarak aksıran tarafından yapılır. Aksıranın “yağfirullahu lenâ ve leküm” (يغفر الله لنا ولكم) (Allah bizi de sizi de bağışlasın) şeklinde karşılık vermesi de uygundur (bk. Ebû Dâvûd, “Edeb”, 90). Namazda aksıranın sessizce hamdetmesi namazı bozmamakla beraber (bk. Ebû Dâvûd, “Salât”, 167), aksıran birine namaz kılmakta olanın karşılık vermesi namazı bozar.

Müslümanlar arasında sevgi ve bağlılığın yaygınlaşmasına ve Allah’ın rahmetine vesile olan teşmîtin Hz. Âdem’den bu yana gelenekleşmiş bir muaşeret kaidesi olduğu söylenebilir. Nitekim Beyhakı’nin rivayet ettiği ve İbn Hibbân’ın da sahih kabul ettiği bir hadise göre, Allah Teâlâ Âdem’i yaratınca Âdem aksırmış, ona “elhamdülillâh” demesini ilham etmiş ve Âdem’e “yerhamükellah” diyerek karşılıkta bulunmuştur (bk. İbn Hacer, XXII, 426). Anlatılan şeklin dışında kalan uygulamaların, meselâ aksırana “Çok yaşa!” demenin, onun da “Sen de gör!” diye karşılık vermesinin İslâmî teşmît ile bir ilgisi yoktur.

BİBLİYOGRAFYA:

Buhârî, “Edeb”, 125, 126, 127; a.mlf., el-Edebü’l-müfred (nşr. Kemâl Yûsuf el-Hût), Beyrut 1404/1983, s. 307-315; Müslim, “Zühd”, 53-54; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 89, 90-92, 127, “Salât”, 167; Tirmizî, “Edeb”, 3, 4, 5, 6; İbnü’s-Sünnî, Amelü’l-yevm ve’l-leyle (nşr. Abdülkadir Ahmed Atâ), Kahire 1389/1969, s. 101-107; İbn Hacer, Fethu’l-bârî, Kahire 1398/1978, XXII, 417-418, 426; Tecrid Tercemesi, XII, 164-166.

İsmail L. Çakan