AKL-ı SELÎM

العقل السليم

Hüküm ve kararlarında doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayıran akıl, sağ duyu.

Her insanda az veya çok duyarlık, hâfıza ve hayal gücü gibi akl-ı selîm de vardır. Déscartes, “doğruyu yanlıştan ayırma gücü” diye tarif ettiği akl-ı selîmi (le bon sens) akıl ile aynı kabul eder ve bunun bütün insanlarda eşit olduğunu söyler. Buna göre akl-ı selîmin Kur’an’da (bk. er-Rûm 30/30) ve hadislerde geçen fıtrat ile yakın alâkası olduğu söylenebilir. Müfessirler fıtratı genellikle, “bütün insanların yaratılışında bulunan hak dini ve onun mesajlarını kabul etmeye müsait olan kabiliyet” şeklinde yorumlamışlardır. Hz. Peygamber de, “Her çocuk fıtrat üzere doğar; sonra ebeveyni


onu yahudi, hıristiyan veya Mecûsî yapar” (Müslim, “Kader”, 22) buyurmak suretiyle insanın yaratılıştan akl-ı selîm sahibi olduğuna işaret etmiş ve aklın bu özelliğinin çevre tesirleri ile bozulabileceğini belirtmek istemiştir. İbn Sînâ, selim olan insan fıtratının akıl diye isimlendirildiğini belirtir. Fahreddin er-Râzî ise aklın doğru bilgiye ulaşabilmesi için hiss-i selîme muhtaç olduğunu söyler.

Kur’an’da bir de “kalb-i selîm” geçmektedir (bk. eş-Şuarâ 26/89). Bundan bahseden âyet, mühürlendiği için isabetli düşünmekten mahrum kalmış kalplerden bahseden (bk. Muhammed 47/24) âyetle birlikte değerlendirilecek olursa, kalb-i selîmin akl-ı selîme yakın bir mâna taşıdığı veya en azından aklın selâmetini koruyabilmek için yaratılıştaki saflığını ve istikametini devam ettiren bir kalbe yahut da vicdana sahip bulunmak gerektiği sonucuna varılabilir (bk. KALB).

BİBLİYOGRAFYA:

İsmail Fennî, Lugatçe-i Felsefe, “bon sens” md.; Müslim, “Kader”, 22; İbn Sînâ, en-Necât (nşr. Mâcid Fahrî), Beyrut 1405/1985, s. 99; Fahreddin er-Râzî, Kitâbü’n-Nefs ve’r-rûh, (nşr. M. Sagır Hasan el-Ma‘sûmî), Tahran 1406, s. 52-54, 79-80; A. Lalande, Vocabulaire Technique et Qritique de la Philosophie, “sens” md.; Cemil Salîbâ, el-MuǾcemü’l-felsefî, Beyrut 1982, I, 467-468; II, 84.

Süleyman Hayri Bolay