ÂKIL

العاقل

Hukuk bakımından temyiz kudretine sahip kimse.

Lugatta “akıl sahibi kimse” mânasına gelmektedir. Bir hukuk terimi olarak iyi ile kötüyü, kâr ile zararı ayırt etmeye yarayan zihnî melekeler açısından yeterli kimseyi ifade eder. Mecelle’de mümeyyiz* terimi de benzer şekilde tarif edilmiştir (md. 943). Kişinin ibadetlerle mükellef ve hukukî-cezaî ehliyete sahip olabilmesi için temyiz kudretine sahip bulunması gerekir. Bu ehliyete sahip olmayan küçükler malî sorumluluk dışında herhangi bir dinî emirle yükümlü değildirler. Bu konuda Hz. Peygamber’in “Üç kimseden kalem kaldırıldı (dinî yükümlülüklerden muaf tutuldu): Bulûğa erinceye kadar çocuktan, uyanıncaya kadar uyuyandan ve şifa buluncaya kadar akıl hastasından” (Buhârî, “Hudûd”, 22; “Talâk”, 11) anlamındaki hadisi delil olarak gösterilmiştir.

Hukukçular Hz. Peygamber’in, “Yedi yaşına girdikleri zaman çocuklarınıza namazı emredin” (Ebû Dâvûd, “Salât”, 60) hadisine ve tecrübelere dayanarak yedi yaşını temyiz kudretine sahip olmanın başlangıcı kabul ederler. Bu yaşa gelen kimse temyiz kudretine sahipse “mümeyyiz küçük” kabul edilir. Mümeyyiz küçük eksik ehliyetlidir (bk. EHLİYET). Bu kimse reşîd olarak bulûğa erince tam ehliyetli olur. Kişi bulûğa erdiğinde reşîd değilse (sefih ise) ibadetler, aile ve ceza hukuku bakımından tam ehliyetli kabul edilir; malî muameleler bakımından ise hâlâ eksik ehliyetlidir (bk. SEFİH). Şu halde âkıl olma yedi yaşında başlamakta, bulûğla gelişmekte ve rüşdle en olgun şeklini almaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

Buhârî, “Hudûd”, 22, “Talâk”, 11; Ebû Dâvûd, “Salât”, 60; Kâsânî, BedâǿiǾ, V, 169-172; Âmidî, el-İhkâm, Kahire 1914, I, 251-252; M. Ebû Zehre, Usûlü’l-fıkh, Kahire, ts., s. 334-339; Mustafa es-Sībâî, Şerhu Kānûni’l-ahvâli’ş-şahsiyye, Dımaşk 1958, II, 9 vd.; Mustafa Ahmed ez-Zerka, el-Fıkhü’l-İslâmî fi sevbihi’l-cedîd (el-Medhal), Dımaşk 1967-68, II, 763-790.

Hamdi Döndüren