ÂKIB

العاقب

Hz. Peygamber’in isimlerinden biri.

Lugatta “en sonra gelen, bir kavmin liderine halef olan, selefinin hayır ve faziletlerini devam ettiren kimse” anlamında kullanılmaktadır. Hz. Peygamber âkıbı kendi isimleri arasında saydığı bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Benim beş ismim vardır; ben Muhammed’im ve Ahmed’im; ben Mâhî’yim: Allah benimle küfrü yok edecektir; ben Hâşir’im: Kıyamet günü insanlar arkamdan gelerek haşrolacaklardır ve ben Âkıb’ım” (Buhârî, “Menâkıb”, 17, “Tefsîr”, 61/1; Müslim, “Fezâil”, 124). Hemen bütün kaynaklarda ashâb-ı kirâmdan Cübeyr b. Mut‘im tarafından rivayet edilen bu hadisteki âkıb kelimesi İbn Şihâb ez-Zührî tarafından “kendinden sonra peygamber gelmeyen kimse” diye açıklanmaktadır. “Kendinden sonra bir başkası gelmeyen kimse” şeklindeki izahı ise Sahîh-i Müslim’deki rivayete göre Hz. Peygamber yapmıştır (“Fezâil”, 125).

İmam Mâlik’in, el-Muvattaǿını yukarıdaki hadisle bitirmesini, şârih Zürkānî, bu hadisin “Allah peygamberleri Hz. Muhammed ile sona erdirdi” şeklindeki yorumuna bağlı ilgi çekici bir husus olarak değerlendirmektedir.

Bu hadiste Hz. Peygamber isimlerinden sadece beş tanesini söylemiştir. Onun diğer isimleri muhtelif hadislerde zikredilmektedir. Nevevî, âkıb ve benzeri kelimelerin isimden çok sıfat olduğu kanaatindedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Lisânü’l-ǾArab, “Ǿakb” md.; Tâcü’l-arûs, “Ǿakb” md.; Kamus Tercümesi, “Ǿakıb” md.; el-Muvattaǿ, “Esmâüǿn-Nebî”, 1; Müsned, IV, 4, 80, 81, 84; VI, 25; Dârimî, “Riķāķ ”, 59; Buhârî, “Menâkıb”, 17, “Tefsîr”, 61/1; Müslim, “Fezâǿil”, 124, 125; Tirmizî, “Edeb”, 67; Beyhakī, Delâǿilü’n-nübüvve (nşr. Abdülmu‘tî Kal‘acî), Beyrut 1405/1985, I, 154-156; İbn Kayyim el-Cevziyye, Zâdü’l-meǾâd (nşr. Şuayb el-Arnaût - Abdülkādir el-Arnaût), Beyrut 1401/1981, I, 86-96; Süyûtî, er-Riyâzü’l-enîka fî şerhi esmâǿi Hayri’l-halîka (nşr. Ebû Hâcir Muhammed es-Saîd), Beyrut 1405/1985, s. 17, 21, 208; Ömer Rıza Doğrul, “Âkib”, İTA, I, 210.

İsmail L. Çakan