AHMEDÂBÂD

أحمد آباد

Batı Hindistan’da Gucerât eyaletinin en önemli şehri.

Gucerât Devleti’nin üçüncü hükümdarı I. Ahmed Şah (1411-1442) tarafından Sabarmati nehrinin kıyısında, eski Asaval şehrinin yakınında kuruldu (1411) ve bu tarihten itibaren devletin başşehri, ticaret, sanayi, kültür ve sanat merkezi oldu. I. Ahmed Şah’tan Bahadır Şah’a (1526-1537) kadar bütün hükümdarlar camiler, saraylar ve çarşılar yaptırarak şehri güzelleştirdiler. Böylece Gucerât Sultanlığı’nın ilk yüzyılında çok gelişerek XVI. yüzyılda Hindistan’ın en güzel ve en büyük şehri haline geldi, sanat ve mimaride zirveye ulaştı. Şehir, Hümâyûn (1530-1540) tarafından kısa bir süre ilhak edildi. Ekber Şah’ın 1572-1573 yıllarında yaptığı iki sefer sonunda bütün Gucerât Devleti ile birlikte Bâbürlüler’in hâkimiyeti altına girdi. Ekber Şah ve daha sonraki hükümdarlar zamanında giderek gelişti, fakat Evrengzîb’den (ö. 1707) sonra gerilemeye başladı ve güneyindeki Sûrat ve Bombay gibi sahil şehirlerinin ticarî bakımdan ön plana geçmesiyle eski önemini kaybetti. 1758’de Maratalar’ın, 1818’de ise İngilizler’in eline geçen şehir, bu tarihten Hindistan’ın bağımsızlığını elde ettiği 1948’e kadar İngiliz hâkimiyeti altında Bombay


eyaletinin bir il merkezi olarak kaldı. 1960’tan 1970’e kadar da Gucerât eyaletinin geçici başşehri oldu.

Hindistan’ın diğer eyaletleriyle bağlantısının sağlanması şehrin hızla büyümesinde önemli bir rol oynamıştır. Çarşı-pazarları, cami-mescidleri, kütüphaneleri ve diğer sanat eserleriyle ün kazanan şehir, Gucerât İslâm hükümdarları tarafından birçoğu bugün de mevcut olan çeşitli sanat eserleriyle süslenmiştir. Devrin meşhur şairi Pîr Muhammed Şah’ın dergâhındaki kütüphane sadece Ahmedâbâd’ın değil, o bölgenin de en büyük ve en önemli kütüphanesi idi. İnşalarında Osmanlı mimarları, hattat ve çinicileri de çalışmış olduğundan bu âbidelerde gerek mimari, gerekse tezyinat bakımından Osmanlı sanatının izleri görülmektedir.

Modern sanayinin kurulmasıyla devamlı gelişen ve kalabalıklaşan Ahmedâbâd’da tekstil önemli bir yer tutar. Şehrin ayrıca altın ve gümüş işlemeli brokarları, ipekli kumaş ve dokumaları, kemhâ*ları da çok ünlüdür. Pândân denilen meşhur Hint kutu ve çekmeceleri, gerçek bir sanat eseri olarak çok değerli tahtalara işlenmiş, lake tekniği de kullanılarak tahtalar dantelâ gibi süslenmiştir. Fakat şehre esas karakterini veren, müslüman ve Hindû mimarların yaptıkları dinî yapılardır. Daha XVII. yüzyılda 1000 kadar mescidin bulunduğu Ahmedâbâd’da, Âzam Han Sarayı ve Medresesi, Serdar Han Camii ve Türbesi en önemli mimari eserler arasında yer almaktadır. Şehrin 1981’deki nüfusu 2.059.725 idi.

BİBLİYOGRAFYA:

Gul Badan Begam, The History of Humāyūn: Humāyūn-Nāma (trc. A. S. Beveridge), New Delhi 1983, s. 71, 132-133; Muhammedan Architecture of Ahmedabad (1412-1520), Bombay 1900; A. K. Coomaraswamy, History of Indian and Indenosian Art, New Delhi 1972, s. 93, 111-112, 116, 120; Abul Khair Muhammad Farooque, Roads and Communications in Mughal India, Delhi 1977, s. 93-95, 134-136; A. Chandra Banerjee, The State and Society in Northern India, Calcutta 1982, s. 330-337; K. V. Soundora Rajan, Islam Builds in India, Delhi 1983, s. 168-177; Ashvani Agrawal, Studies in Mughal History, Delhi 1983, s. 44, 193, 196, 200; W. H. Moreland, India at the death of Akbar, New Delhi 1983, s. 8, 157, 175; Bayur, Hindistan Tarihi, I, s. 366, 393; M. Mujeeb, Indian Muslims, New Delhi 1985, s. 11, 193, 369; Britannica Book of the Year 1986, Chicago 1986, s. 384; B. G. Gokhale, “Aĥmadābād in the XVIIth century”, JESHO, XII/2 (1969), s. 187-197; H. C. Fanshawe, “Gucarât”, İA, IV, 819; “Ahmedâbâd”, UDMİ, II, 167; “Ahmadābād”, EI² (İng.), I, 299; Z. A. Desai, “Ahmadabad”, EIr., I, 663-665.

Mustafa Oğuz