AFYON

İslâm’da keyif verici olarak kullanılması yasaklanan madde.

Kelimenin aslı Grekçe opion olup anlamı “sütlü bitki”dir (opos “bitki sütü”); Latince’de ve Batı dillerinde opium şeklinde kullanılır. Türkçe’ye Farsça’dan afyûn imlâsıyla girmiştir.

Bazı özel işlemlerle haşhaştan elde edilen afyonun tarihi, milâttan önce 5000 yıllarına kadar uzanır. Mezopotamya ve Küçük Asya’da karın ağrıları ve öksürük için ilâç olarak, İslâmî devirlerde ise daha çok ilâçların yapımında ve tedavide uyuşturucu olarak kullanıldığı bilinmektedir. Hindistan, İran ve Mısır’da ziraatı yapılan haşhaş, Anadolu’da Türkler’in hâkimiyetinden sonra özellikle Karahisar dolaylarında yaygın biçimde yetiştirilmiştir; nitekim burası daha sonraları Afyonkarahisar adını almıştır. Bazı müellifler Çinliler’in afyon imalini Hintliler’den öğrendiğini ileri sürerler; bazılarına göre ise afyonu Uzakdoğu’ya götüren müslüman tâcirlerdir.

Günümüzde afyon birçok ülkede üretilmekte, özellikle ilâç sanayiinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Keyif verici ve uyuşturucu olarak çok aranması sebebiyle afyon kaçakçılığı devletlerin en büyük problemlerinden biri haline gelmiştir. Bunu önlemek için de birçok ülkede yetiştirilmesi, alım ve satımı devlet kontrolü altında yapılmakta, mücadele programları hazırlanmakta ve kanunlar çıkarılmaktadır (bk. HAŞHAŞ).

İnsanın aklî dengesini bozan afyon, esrar, eroin vb. maddelerin içki gibi haram olduğu konusunda İslâm hukukçuları görüş birliğine varmışlardır. Tedavi maksadıyla bazı ilâçların içinde bulunabilecekleri ise kabul edilmiştir. Fakihlerin çoğunluğuna göre afyon kullanan kimse içki kullananla bir tutulmayıp ta‘zir* grubuna giren bir ceza ile cezalandırılır. İbn Teymiyye, Zehebî, Mâverdî gibi bazı âlimler ise uyuşturucu kullanmayı içki içmek gibi telakki edip had* cezasına hükmetmişlerdir. Afyon hukukî ehliyete tesiri bakımından içki gibidir. Mâlikî ve Hanbelî hukukçulardan bir kısmına göre afyon kullanan kimsenin aklî dengesi yerinde olmayacağından hukukî işlemleri geçersizdir. Ahmed b. Hanbel ve İmam Şâfiî’den rivayet edilen görüşlerden biri de bu


yöndedir. Hanefîler ile diğer bazı hukukçulara göre, afyon tedavi gibi mubah bir maksatla kullanılmışsa hüküm böyledir; keyif verici olarak kullanılması halinde ise hukukî işlemleri geçerli sayılır. Bu görüşü benimseyen hukukçular, aklî dengeyi kaybetmenin genellikle aleyhte sonuçlar doğuracağı noktasından hareketle, afyon kullanan kimseyi haram bir fiili işlemesinden dolayı cezalandırmak ve bu durumu bir mazeret olarak kullanmasını önlemek gayesi gütmüşlerdir.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Âbidin, Reddü’l-muhtâr, Kahire 1386-89/1966-69, VI, 545-548; Ali el-Herevî, el-Ebniye an hakāǿiki’l-edviye, Tahran 1346, s. 39; Yûsuf el-Kardâvî, el-Halâl ve’l-harâm, Beyrut 1967, s. 68-69; Ayhan Songar, Haşhaş Meselesi ve Türkiye, İstanbul 1974, s. 17-18; Mâcid Ebû Ruhayye, el-Eşribe ve ahkâmühâ, Amman 1400/1980, s. 341-361; Ahmed el-Husarî, el-Hudûd ve’l-eşribe, Amman 1400/1980, s. 358 vd.; Mahmûd Şeltût, el-Fetâvâ, Kahire 1403/1983, s. 369-376; Hell, “Afyon”, İA, I, 146; C. E. Dubler, “Afyun”, EI² (İng.), I, 243; TA, I, 195-196; S. Shahnavaz, “Afyun”, EIr., I, 594-598.

Mustafa Baktır