ABDÜLVÂHİD er-REŞÎD

عبد الواحد الرشيد

Ebû Muhammed Abdülvâhid er-Reşîd b. İdrîs el-Me’mûn b. Ya‘kub (ö. 640/1242)

Muvahhidler Devleti hükümdarı (1232-1242).

615’te (1218) Habâbe adlı bir câriyeden doğdu. Babası İdrîs el-Me’mûn, 1233 yılında taht iddiacılarından Yahyâ b. Nâsır’ın eline geçmiş olan Merakeş üzerine yürüdüğü sırada ölünce, annesi onun ölümünü gizleyerek ordunun nüfuzlu kumandanlarından Kanûn b. Cermûn es-Süfyânî, Şuayb b. Vakarit el-Heskûrî ve hıristiyan birliklerin kumandanı ile anlaştıktan sonra, on dört yaşındaki oğlu Abdülvâhid’i er-Reşîd unvanıyla hükümdar ilân ettirdi (18 Ekim 1232). Ordu ve devlet erkânının desteğiyle tahta geçen Abdülvâhid süratle Merakeş üzerine yürüdü ve Yahyâ b. Nâsır’ı mağlûp ettikten sonra Kadî Ebû Muhammed’in gayretleri sayesinde fazla bir mukavemetle karşılaşmadan şehre girdi. Habâbe, kumandanların oğlunu desteklemelerine karşılık, ele geçirebilirlerse Merakeş’i yağmalamalarına müsaade edeceğine söz vermişti. Fakat Abdülvâhid de halka şehri teslim ettikleri takdirde mal ve can güvenliklerinin teminat altında olacağına dair söz verdiği için, kumandan ve askerlere yağmadan bekledikleri kazanca karşılık 500.000 dinar ödemek zorunda kaldı.

Abdülvâhid tahta geçtiğinde tam bir çöküş içinde olan devleti eski haline getirmek üzere bazı teşebbüslerde bulundu. Önce bütün Muvahhidler’in desteğini kazanmak için hutbelerde Mehdî b. Tûmert’in adını zikretmeye başladı. Mehdî’nin koyduğu, fakat babasının kaldırdığı vergileri yeniden koydu. Abdülvâhid Merakeş’te yönetime hâkim olduktan sonra Benî Hûd tarafından İşbîliye’den kovulan Ömer b. Vakarit el-Heskûrî de onun hizmetine girdi. Ancak bir müddet sonra Abdülvâhid’e karşı açıkça cephe alarak Yahyâ b. Nâsır adına davette bulunmaya başladı ve bazı Muvahhid kabilelerini de yardıma çağırdı. Bunun üzerine Abdülvâhid, damadı İdrîs’i başşehirde bırakıp Yahyâ’ya karşı harekete geçti ve Sicilmâse’de onu bozguna uğrattıktan sonra geri döndü. Yahyâ’ya katılmış olan Saîd b. Zekeriyyâ kumandasındaki Muvahhidler de tekrar ona bağlılık arzettiler (631/1233-34). Ömer b. Vakarit daha sonra Hlotlar’ın reisi Mes‘ûd b. Humeydân’ı Abdülvâhid’e karşı kışkırttı. O da bunu haber alınca bir komplo hazırlayıp Mes‘ûd’u önde gelen yirmi beş arkadaşıyla birlikte öldürttü. Hlotlar Yahyâ b. Humeydân’ın başkanlığına isyan ederek Yahyâ b. Nâsır’ı tahta geçirmek için Merakeş’i muhasara ettiler. Şehirde erzak tükenince Abdülvâhid Sicilmâse’ye kaçtı. Yahyâ da şehri zaptedip yağmaladı (632/1234-35). Aynı yıl Cenevizliler Sebte’yi (Ceuta) kuşattılar ve 400.000 dinar haraç aldıktan sonra kuşatmayı kaldırdılar. Abdülvâhid 633’te (1235-36) Sicilmâse’den Merakeş’e hareket etti, Yahyâ’yı mağlûp ederek şehre girdi. Daha sonra intikam almak için Hlotlar’ın üzerine yürüdü ve Fas’a kadar geldi. Bu sırada Yahyâ b. Nâsır Araplar


tarafından öldürüldü, başı Fas’ta bulunan Abdülvâhid’e gönderildi. Bu gelişmeler üzerine İşbîliye halkı da ona biat etti. Yahyâ’nın öldürülmesinden sonra Hlotlar da bağlılık arzettiler; fakat Abdülvâhid buna rağmen üzerlerine asker sevkederek onlardan intikam aldı. Endülüs’te Benî Hûd’a karşı isyan etmiş olan İbnü’l-Ahmed Muhammed b. Yûsuf b. Nasr da 636’da (1238-39) ona tâbi oldu. Fakat bütün gayretlerine rağmen Abdülvâdîler hânedanının kurulmasına ve Merînîler’in ülkenin çeşitli yerlerini işgal etmelerine engel olamadı. Giderek güçlenen Merînîler Mağrib ve İspanya’yı Muvahhidler’in elinden alırken Franklar da 29 Mayıs 1239’da Kurtuba’yı işgal ettiler.

Abdülvâhid er-Reşîd, on yılı aşkın bir süre hükümdarlık yaptıktan sonra 9 Cemâziyelâhir 640’ta (4 Aralık 1242), Merakeş’te sarayının bahçesindeki havuzda boğularak öldü. Yerine Merînîler’le barış anlaşması yapan Ebü’l-Hasan Ali es-Saîd geçti.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Hallikân, Vefeyât (nşr. İhsan Abbâs), Beyrut 1968-72, VII, 17; İbn İzârî, el-Beyânü’l-mugrib (nşr. Muhammed İbrâhim el-Kettânî v.dğr.), Beyrut 1406/1985, s. 299-360; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, XXII, 343; İbn Haldûn, el-İber, Bulak 1284 → Beyrut 1399/1979, VI, 254; İbnü’l-İmâd, Şezerâtü’z-zeheb, Kahire 1350-51 - Beyrut, ts. (Dâru İhyâi’t-türâsi’l-Arabî), V, 208; Muhammed b. Muhammed el-Endelüsî, el-Hulelü’s-sündüsiyye fi’l-ahbâri’t-Tûnisiyye (nşr. Muhammed el-Habîb el-Heyle), Beyrut 1985, II, 132-133; el-Hulelü’l-mevşiyye fî zikri’l-ahbâri’l-Merrâküşiyye (nşr. Süheyl Zekkâr-Abdülkadir Zimâme), Rabat 1399/1979, s. 163, 167; E. de Zambaur, Manuel de Généalogie et de Chronologie Pour l’Histoire de l’Islam, Hannover 1927, s. 73; Halil Edhem, Düvel-i İslâmiyye, İstanbul 1927, s. 51-52; Ali b. Ebû Zer‘ el-Fâsî, ez-Zahîretü’s-seniyye fî târîhi’d-devleti’l-Merîniyye, Rabat 1972, s. 56-57, 60-61; Ziriklî, el-Alâm, Kahire 1373-78/1954-59, IV, 233; C. E. Bosworth, İslâm Devletleri Tarihi (trc. Erdoğan Merçil-Mehmet İpşirli), İstanbul 1980, s. 36-38; Abbâs b. İbrâhim, el-İlâm bi-men halle Merrâküş ve Agmât mine’l-alâm (nşr. Abdülvehhâb b. Mansûr), Rabat 1974-83, VIII, 514-519; Seyyid Abdülazîz Sâlim, Târîhu’l-Magrib fi’lasri’l-İslâmî, İskenderiye 1982, s. 783; H. İbrâhim Hasan, Târîhu’l-İslâm, Kahire 1983, IV, 233; Abdülmecîd en-Neccâr, el-Mehdî b. Tûmart, Beyrut 1403/1983, s. 406; İbrâhim Harekât, el-Magrib abre’t-târîħ, Rabat 1405/1985, s. 292; A. Bel, “Abdülvâhîd”, İA, I, 104-105; Pierre de Cénival, “Merâkeş”, İA, VII, 744; Şinâsî Altundağ, “Muvahhidler”, İA, VIII, 770; G. Marçais, “Abd al-Wadids”, EI² (İng.), I, 92-94.

Abdülkerim Özaydın