ABDÜLKADİR el-CEZÂİRÎ

عبد القادر الجزائري

(ö. 1808-1883)

İslâm mücahidi ve Cezayir emîri (1832-1847).

6 Eylül 1808’de Batı Cezayir’de Maasker şehri civarındaki bir zâviyede doğdu. Babası Muhyiddin, Hz. Hasan soyundan olup Kadirî şeyhlerindendi. Çocukluğunda ve gençliğinde sağlam bir din eğitimi gördüğü gibi silâh kullanmayı ve ata binmeyi de öğrendi. 1827’de babasıyla birlikte Mekke’ye giderek hacı oldu. Yurda dönüşünden az sonra, 1830 Temmuzunda Fransızlar Cezayir’i işgal ettiler ve ülkedeki üç yüz yıllık Türk idaresine son verdiler. Yerli Arap ve Berberî kabileleri, yabancı hâkimiyetine karşı koymak maksadıyla Şeyh Muhyiddin’i sultan ilân etmek istediler; fakat o yaşlılığını ileri sürdü ve bu vazifeden oğlu lehine feragat etti. Abdülkadir, Fas sultanının hükümdarlık hakkını tanıyarak, 22 Kasım 1832’de “emîrü’l-mü’minîn” unvanını aldı. Fas Sultanı Abdurrahman’ın halifesi sıfatıyla Fransızlar’a ve onlarla iş birliğinde bulunanlara karşı mücadeleye başladı. Kahramanlığı ve zekâsı sayesinde yerli kabileleri etrafına topladı, nüfuzunu Batı ve Orta Cezayir’e kadar genişletti. Büyük Sahra’nın bazı şeyhleri de ona tâbi oldular. Ocak 1831’de Fransız işgaline geçen Vahran’daki (Oran) kumandan Bugeaud ile 30 Mayıs 1837’de Tafna Antlaşması’nı imzalaması, onu memleketin üçte ikisine hâkim kıldı. Daha önce Maasker’de olan idare merkezini Tagdempt’e naklettikten sonra, İslâm esaslarına dayalı bir devlet kurmak için faaliyet gösterdi. Türkler zamanında birtakım mükellefiyetler karşılığında vergiden muaf tutulan Mehâzin kabilelerinin imtiyazlarını kaldırdı ve herkesten zekât topladı. Fas yoluyla İngiltere’den sağladığı top ve tüfeklerle düzenli bir ordu kurdu. Bu arada Fransızlar doğuda Osmanlı tâbiiyetini sürdüren ve kendilerine karşı direnen Ahmed Bey’i yenerek 1837 Ekiminde Kostantine şehrini zaptettiler. 1839 sonbaharında da Kabiliye bölgesine kadar genişlettiği nüfuzunu sınırlandırmak için Abdülkadir’le görüşmek istediler. Red cevabı alınca da kuvvet göndererek Cezayir’i Kostantine’ye bağlayan Bîbân Geçidi’ni ele geçirdiler. Buna karşı, 19 Kasımda “cihâd-ı mukaddes” ilân eden Abdülkadir, küçük fakat hareket kabiliyeti yüksek birliklerini Fransızlar


üzerine sevketti. Ancak, 1840 Aralığında Cezayir umumi valiliğine tayin edilen Bugeaud, sayısı arttırılmış kuvvetlerini hasmının harp taktiğine uygun şekilde hazırladıktan sonra Abdülkadir ile savaşa girişti. Fransızlar Tagdempt, Maasker ve Tlemsen şehirlerini işgal ettiler. 16 Mayıs 1843’te emîrin seyyar ordugâhını bile bastılar. Abdülkadir Fas’a sığınmak zorunda kaldı. Peşini bırakmayan Bugeaud, 1844 Ağustosunda Isly’de Fas ordusunu yendi; 1844 Ekiminde imzalanan Tanca Antlaşması’yla Fas Sultanı Abdurrahman’ı, Abdülkadir’i desteklemekten vazgeçirdi. Bunun üzerine emîr Cezayir topraklarına döndü ve bir Fransız birliğini 1845 Ekiminde Şîdî-Brâhîm’de bozguna uğrattıysa da, gittikçe artan Fransız baskısı karşısında yerli kabilelerin kendisinden uzaklaştıklarını gördü. 1846 yazında çaresizlik içinde tekrar Fas’a sığındı. Sultanın kuvvetlerinin yenilmesi üzerine, 23 Aralık 1847’de Fransızlar’a teslim oldu. İskenderiye veya Akkâ’ya götürüleceğine dair verilen söze rağmen Fransa’da beş yıl esir olarak kaldı. 1852 Ekiminde serbest bırakılınca Osmanlı ülkesine giderek önce Bursa’da, 1855’ten itibaren de Şam’da oturdu. Siyasetle ilgisini kesmiş olduğundan vaktini ibadet ve ilimle geçirdi. Cebelilübnan’da patlak veren ve 1860 Temmuzunda Şam’a yayılan Dürzî İsyanı sırasında bizzat müdahalede bulunarak birçok hıristiyanı katliamdan kurtardı. 26 Mayıs 1883’te Şam’da öldü.

Abdülkadir cesur, akıllı ve dindar bir idareciydi. Fransızlar’la mücadelesinde askerlik kabiliyeti yanında siyasî maharetini de ispat etmiştir. Gerektiğinde sert davranmakla beraber, adaleti gözetirdi ve mizaç itibariyle merhametliydi. O aynı zamanda iyi bir şair, değerli bir fikir adamıydı. Şiirleri Nüzhetü’l-hâtır fî karîzi’l-emîr Abdülkadir adı ile Kahire’de basılmış, felsefî mahiyette Zikrü’l-âkil ve tenbîhü’l-gafil adlı kitabının da Arapça aslı Beyrut’ta, Fransızca tercümesi 1858’de Paris’te neşredilmiştir.

İbnü’l-Arabî tasavvufunun tesiri altında kalan Abdülkadir’i Cezayirliler millî kahraman tanırlar. Cezayir istiklâline kavuştuktan sonra kemikleri Cezayir’e nakledilerek şehidler kabristanına gömülmüştür. Ölümünün 100. yılı münasebetiyle kendisine ayrılan Mecelletü’t-Târîħ’in özel sayısında (Centenaire de la Mort de l’Emir Abdelkader 1883-1983, Alger 1983) hayatına, siyasî faaliyetlerine, eserlerine ve hakkında yazılanlara dair çeşitli makaleler bulunmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

BA, İrâde-Hâriciye, nr. 4481, 4487, 4749, sene 1269; Ph. d’Estailleur-Chanteraine, Abd el-Kader, l’Europe et l’Islam au XIXe siècle, Paris 1847; C. Zeydan, Meşâhîrü’ş-şark, Kahire 1902, I, 172-181; M. Emerit, L’Algérie aä l’Zpoque d’Abd-el-Kader, Paris 1951; Bassâm Asalî, el-Emîr Abdülkadir el-Cezâirî, Beyrut 1986; Pessah Shinar, “Abd al-Qadir and Abd al-Karım Religious Influences on Their Thought and Action”, AASt., I (1965), s. 139-174; A. Temimi, “L’Emir ‘Abd el-kader a Damas, 18551861”, RHM, VI (1979), s. 107-115; G. Yver, “Abdülkadir”, İA, I, 85-87; Ph. De Cossé- Brissac, “Abd al-Kadir b. Muhyi al-Din”, EI² (İng.), I, 67-68; C. R. A., “Abd el-Kader”, EUn., I, 12-13.

Ercüment Kuran