ABBAS (II)

عباس

(ö. 1077/1666)

Safevî hükümdarı (1642-1666).

I. Abbas’ın torunu olan Şah Safî’nin oğludur. 18 Cemâziyelâhir 1043’te (20 Aralık 1633) Kazvin’de doğdu. Babasının Kâşân şehrinde vefat etmesi üzerine on yaşında iken Safevî tahtına çıkarıldı (12 Mayıs 1642). Yirmi beş yıl kadar süren hükümdarlığı sırasında memleket içinde kayda değer bir hadise olmamış, komşu devletlerle olan münasebetler de genellikle dostça sürdürülmüştür. Ancak Şah Safî’nin hükümdarlığının son yıllarında, Kandehar valisinin şehri Hindistan Hükümdarı Şah Cihan’a teslim etmesiyle Hindistan’la olan dostluk bozulmuş, bizzat Abbas’ın katıldığı sefer sonunda Kandehar geri alınmıştı (1648). Abbas, iç karışıklıklar yüzünden


hükümdarlığını kaybeden ve yardım istemek için İsfahan’a gelen Özbek Hanı Muhammed Nâdir’e yardım ederek hükümdarlığını devam ettirmesini sağladı. Ruslar’la olan münasebeti ise, Gürcü prenslerinden Tahmûras’ın Safevîler’in Tiflis Valisi Rüstem Han’la yaptığı savaşı kaybedip Rus çarına iltica etmesiyle bozuldu (1644). Bununla beraber Abbas, barışın bozulmamasına âzami dikkat gösterdi. Nitekim Şirvan Beylerbeyi Hüsrev Han kumandasındaki Safevî kuvvetlerinin Derbent yakınlarındaki hisarları yıkmasına müsaade ederken Terek boylarındaki hisarların yıkılmasına izin vermedi. Öte yandan, Osmanlılar’la münasebetlerini de dostane bir şekilde devam ettirdi. Hatta Osmanlılar’ın Basra Valisi Hüseyin Paşa’nın şehri teslim teklifi, barışın devamını arzu eden Abbas tarafından kabul edilmedi ve iki devlet arasındaki iyi münasebetler 1639’da imzalanan Kasrışîrin Antlaşması’na uygun olarak devam etti. Abbas 26 Rebîülâhir 1077’de (26 Ekim 1666) Damgan’da öldü ve Kum kasabasına gömüldü.

II. Abbas’ın saltanat yıllarında İran’da, başta ipek ticareti olmak üzere ticarî faaliyetler gelişmiş, I. Abbas dönemi kadar olmamakla birlikte, inşa edilen saray, köşk, kasır ve köprülerle memleketin imarına çalışılmıştır. II. Abbas hemen hiçbir sahada temayüz etmemiş, vaktini avcılık ve eğlence ile geçirmiştir. Dinî konularda genellikle müsamahakâr davranmış, bilhassa Katolik mezhebi mensuplarına geniş hürriyet vermiştir. Aşırı derecede içkiye düşkün bir hükümdar olarak tanınır. Resme ve şiire ilgi duyduğu, hatta şiir yazdığı rivayet edilmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Kemâl b. Celâl-i Müneccim, Zübdetü’t-tevârîħ, Âtıf Efendi Ktp., nr. 1861, vr. 43a-59a; Muhammed Tâhir Vahîd-i Kazvînî, ǾAbbâsnâme (nşr. İ. Dehgân), Tahran 1329 hş.; Rızâ Kulî Han Hidâyet, Ravzātü’s-safâ-yı Nâsırî, Tahran 1329 hş., VIII, 463-484; Râşid, Târih, İstanbul 1282, I, 126, 147-148; Müneccimbaşı, Sahâifü’l-ahbâr, İstanbul 1285, III, 213 vd.; Naîmâ, Târih, İstanbul 1280, V, 51-52; VI, 108-114; Silâhtar, Târih (nşr. A. Refik), İstanbul 1928, I, 15, 473; J. B. Tavernier, Les Six Voyages en Turquie, en Perse et aux Indes, Paris 1677; Jean Chardin, Voyages en Perse et autres lieux de l’Orient, Rauen 1723; H. R. Roemer, “The Safavid Period, ǾAbbas II”, The Cambridge History of Iran, Cambridge 1986, VI, 288-304; Cl. Huart, “Abbas II”, İA, I, 10; R. M. Savory, “ǾAbbas II”, Elr., I, 76.

Faruk Sümer